29 Kasım 2019 Cuma

Bölgesel yağlanmalar nasıl giderilir?

Lazer teknolojisinin her geçen gün daha çok yer edindiği sektörümüzde klasik liposuction ameliyatlarını çok daha verimli ve az riskli hale getiren lazer yardımlı liposuction bölgesel incelmede çığır açmıştır. Estetik Plastik Ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Onurkan İdacı konu hakkında bilgiler verdi.

Hem kadınların hem erkeklerin her yaşta en büyük kozmetik sıkıntılarından biri olan vücut kontur bozuklukları liposuctionın yapılmaya başlanmasıyla çözümlenir hale gelmiş, teknolojinin ilerlemesiyle yağların dışarı alınmadan önce eritilmesinin verimliliği arttırdığı ve yine lazerin etkisiyle sağlanabilecek cilt sıkılaşmasının da ameliyat sonrası en büyük problem olan düzensiz cilt görünümü ve sarkmaları ortadan kaldırabileceği saptanmıştır. Bu da işlemin en önemli avantajını teşkil eder.

İşlemin lazer yardımlı yapılmasının diğer faydaları ise; komplikasyon riskinin daha düşük olması, şişlik morluk gibi ameliyat sonrası bulguların daha az görülmesi, iyileşme süresinin daha kısa olması ve korsenin daha kısa süre kullanılabiliyor olmasıdır.

Vücudun yağ depolayan her bölgesine uygulanabilen prosedür bölgenin genişliğine göre lokal ya da genel anestezi altında uygulanabilmektedir. Sadece lazerle uygulanan lazer lipolizle yağların eritilmesine çoğu zaman liposuctionla yağların dışarı alınması eşlik eder ki verimlilik en üst düzeye çıkar. Gıdı, kol, karın, bel, meme, bacak, kalça, sırt, diz içleri gibi pek çok bölge işlemin hedef alanına girmektedir. Açılan küçük deliklerden önce lazer probuyla yağ hücrelerini bertaraf etmek için gereken enerji verilir, sonrasında liposuction uygulanan bölgeye hemen ardından tekrar lazer uygulanarak sıkılaştırma ve toparlanma sağlanır.

Hasta çoğu zaman aynı gün taburcu edilerek ertesi günden itibaren günlük hayatına dönüş sağlanır. İşlem sonrası uygulanan korsenin 3 hafta kadar kullanılması önerilir. Olası morluk ve şişlikler birkaç günde geçerken ödemin ve sertliklerin azalması birkaç haftayı bulabilir. Hangi bölgeye uygulanırsa uygulansın iz kaygısı taşınmayan bir ameliyattır.

Hastaların prosedürle ilgili en çok merak ettikleri konuların başında işlem yapılan bölgenin eski haline dönme olasılığı gelir. Fizyoloji gereği yağ hücreleri kilo alımı sırasında sayıca çoğalmaz; var olan belli sayıdaki hücrenin her birinin hacimleri artar böylece bölge yağ depolayarak genişler. Uyguladığımız lipoliz ve liposuction işlemlerinde yağ hücrelerini bertaraf ettiğimiz için bölgedeki hücre sayısını azaltmış oluruz. Dolayısıyla bölgede kalan çok daha az sayıdaki yağ hücresinin büyüyerek kaplayabileceği hacim azalmış olur. Kısaca işlem yapılan bölgeler eskisine göre daha az yağ depolayabilme potansiyeline sahip olurlar. Bu da hemen akla kilo alınırsa vücudun başka bölgelerine anormal yağ depolanabileceği sorununu getirir ancak pratikte durum şehir efsanesi olmaktan öteye geçmez

Neden lazer teknolojisi kullanıyoruz?

Lazer teknolojisinin her geçen gün daha çok yer edindiği sektörümüzde klasik liposuction ameliyatlarını çok daha verimli ve az riskli hale getiren lazer yardımlı liposuction bölgesel incelmede çığır açmıştır. Hem kadınların hem erkeklerin her yaşta en büyük kozmetik sıkıntılarından biri olan vücut kontur bozuklukları liposuctionın yapılmaya başlanmasıyla çözümlenir hale gelmiş, teknolojinin ilerlemesiyle yağların dışarı alınmadan önce eritilmesinin verimliliği arttırdığı ve yine lazerin etkisiyle sağlanabilecek cilt sıkılaşmasının da ameliyat sonrası en büyük problem olan düzensiz cilt görünümü ve sarkmaları ortadan kaldırabileceği saptanmıştır. Bu da işlemin en önemli avantajını teşkil eder.

İşlemin lazer yardımlı yapılmasının diğer faydaları ise; komplikasyon riskinin daha düşük olması, şişlik morluk gibi ameliyat sonrası bulguların daha az görülmesi, iyileşme süresinin daha kısa olması ve korsenin daha kısa süre kullanılabiliyor olmasıdır.

Lazer liposuction hangi bölgelere yapılır?

Vücudun yağ depolayan her bölgesine uygulanabilen prosedür bölgenin genişliğine göre lokal ya da genel anestezi altında uygulanabilmektedir. Gıdı, kol, karın, bel, meme, bacak, kalça, sırt, diz içleri gibi pek çok bölge işlemin hedef alanına girmektedir.

Lazer liposuction nasıl yapılır?

Lazer liposuction ameliyatı sırasında üç aşama bulunur. Açılan küçük deliklerden önce lazer probuyla yağ hücrelerini bertaraf etmek için gereken enerji verilir, sonrasında liposuction uygulanan bölgeye hemen ardından tekrar lazer uygulanarak sıkılaştırma ve toparlanma sağlanır. İlk aşama olan lazer yardımıyla yağların eritilmesi işlemine lazer lipoliz denir. Bunu liposuction işlemi ile yağların dışarı alınması izler ki bu durumda verimlilik en üst düzeye çıkar. Yağ alımının ardından uygulanan lazer ciltaltı dokuya daha yakın bir seviye hedeflenerek yapılır. Bu son aşamadır ve yağların alınması sonrasında boşta kalan cildin sıkılaştırılması amaçlanmaktadır.

Lazer liposuction ameliyatı sonrası

Hasta çoğu zaman aynı gün taburcu edilerek ertesi günden itibaren günlük hayatına dönüş sağlanır. İşlem sonrası uygulanan korsenin 3 hafta kadar kullanılması önerilir. Olası morluk ve şişlikler birkaç günde geçerken ödemin ve sertliklerin azalması birkaç haftayı bulabilir. Hangi bölgeye uygulanırsa uygulansın iz kaygısı taşınmayan bir ameliyattır.

Lazer liposuction uygulanan bölgelerde tekrar yağlanma olur mu?

Hastaların prosedürle ilgili en çok merak ettikleri konuların başında işlem yapılan bölgenin eski haline dönme olasılığı gelir. Fizyoloji gereği yağ hücreleri kilo alımı sırasında sayıca çoğalmaz; var olan belli sayıdaki hücrenin her birinin hacimleri artar böylece bölge yağ depolayarak genişler. Uyguladığımız lipoliz ve liposuction işlemlerinde yağ hücrelerini bertaraf ettiğimiz için bölgedeki hücre sayısını azaltmış oluruz. Dolayısıyla bölgede kalan çok daha az sayıdaki yağ hücresinin büyüyerek kaplayabileceği hacim azalmış olur. Kısaca işlem yapılan bölgeler eskisine göre daha az yağ depolayabilme potansiyeline sahip olurlar. Bu da hemen akla kilo alınırsa vücudun başka bölgelerine anormal yağ depolanabileceği sorununu getirir ancak pratikte durum şehir efsanesi olmaktan öteye geçmez

bd0ece60dd0146a7a6c8a1442a26e60f

Hamilelik sonrası uygulanan estetik operasyonlar hakkında bilinmeyenler

Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ayşen Bilge Sezgin, hamilelik sonrası en sık yapılan estetik operasyonları hakkında merak edilenleri anlatıyor.

PembeNar Özel

Annelik dönemi ile birlikte estetik kaygıları bir süre göz ardı eden kadınlar, yoğun olarak kalça, bel, basen, karın, göğüs ve genital bölgelerde problem yaşıyor. Karın bölgesi; özellikle aşırı kilo alımı, çoğul gebelikler, erken yaşlarda doğum gibi sebeplerle çatlaklar, sarkmalar ve yağlanma şeklindeki deformitelere yatkındır. Karın, basen ve kalça bölgelerinde şekil bozukluğu; hamilelik döneminde yanlış beslenme, aşırı kilo alımı ve yağlanma ile görülür. Göğüslerde aşırı kilo alımı, emzirme, ani kilo kaybı, hormonal sebeplerden dolayı sarkma, küçülme veya aşırı büyüme görülebilir.

Hangi dönemde meme operasyonu tercih edilmeli?

Meme operasyonları için doğumu takip eden süreçte emzirmenin bitmesinden altı ay kadar bir sürenin geçmesini tercih ediyoruz. Süt kanallarının tam boşalması operasyonun başarısını arttırıyor. Karın bölgesi için eğer tekrar doğum düşünülmüyorsa doğumu takip eden dönemde kilo verme işleminden hemen sonra yapılabilir. Karın bölgesindeki fazla yağları alıyoruz. Böylece bel bölgesinin incelmesi ve şekle girmesi sağlanmış oluyor.

Hamilelik sonrası en çok karın bölgesi deforme oluyor; bu hastalara ne gibi yöntemler uygulanıyor?

Karın bölgesinde sarkmış fazla deri ve yağ tabakası alınarak incelme sağlanmış oluyor. Bu bölgedeki incelme hem orta hat, hem de yanlara pens şeklinde atılan sütürler ile sağlanıyor. Karın kaslarının üzerindeki fasya dikilerek doğum öncesi gerginlik ve dinamik sağlanmış olabilmektedir. Bu operasyon eğer kısa dönemde örneğin bir veya bir buçuk sene içinde gebelik düşünülüyorsa
gebelikten sonra yapılmalıdır. Ancak bu operasyonun yapılması yeniden hamilelik ve doğuma engel olmaz.

Aynı anda birden fazla bölgeye operasyon yapılabiliyor mu?

Karın estetiği ile birlikte aynı operasyonda meme estetiği yapabiliyor. Özellikle emzirmeyi takiben en sık görülen deformite sarkma, şekil bozukluğu ve meme
uçlarının genişlemesidir. Bu deformiteleri aynı operasyonda toparlamak mümkün olabilir. Genellikle karın estetiği operasyonu esnasında meme estetiği
de yapılabilir ve sarkmış meme dokusu şekillendirilebilir.

Ameliyat sonrası dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

Operasyon sonrası denize girmek ve güneşe çıkmak ancak altı hafta sonra mümkün. Yürüyüş ve basit aktiviteler bir hafta içinde rahatça yapılabilir, spora iki ay sonra başlanılabilir. Korse ve özel sütyen giyilerek bir süre kompresyon ve ödem kontrolü yapılır. Liposuction lazer veya tumescent teknik ile yapılır. Vücut şekillendirilmesi için fazla yağ hücreleri alınıp azaltılabilir. Kalıcı ve başarılı bir işlemdir, ancak vücut şekillendirilmesi yapıldıktan sonra kişi aynı şeklini koruyarak kilo alıp verebilir. Bu durum, kişinin diyet ve spor disiplinine bağlıdır. Liposuction işlemi, doğum sonrası en sık karın ve basen bölgelerine yapılır. Ancak, kişinin genetik yapısına ve vücudunun yağlanma durumuna göre değişebilir. Özel bir korse kullanılması gerekir. Korse süresi üç veya dört hafta kadardır. Bu dönemde lenf ve ultrason masajı ile ödemler daha hızlı yok edilebilir.

3098dcb37cc54a0a8f905f25b2b81ee2

27 Kasım 2019 Çarşamba

Bağımlılıktan kurtaran yöntem nedir?

Bağımlılıktan kurtulmanın en etkili yöntemi bireyselleştirilmiş tedavi

Bağımlılık tedavisinde en zor dönemin ilk 6 ay olduğunu belirten uzmanlar, "Duygusal iniş çıkışların yaşandığı bu dönemde kişinin yaşadığı zorluğu anlamak ve destek olmak önemlidir" uyarısında bulunuyor. Uzmanlar, bireyselleştirilmiş yani kişinin ihtiyaçlarına özgü düzenlenmiş birkaç yöntemin bir arada kullanıldığı tedavilerin en etkili tedavi yöntemi olduğunu da kaydediyor.

Uzman Klinik Psikolog Aslı Başabak Bhais, bağımlılığı "kişinin kullandığı maddeye yönelik yoğun bir istek yaşaması, bu isteği durdurmakta zorlanması, olumsuz sonuçlarına rağmen kullanmaya devam etmesi, aynı etkiyi elde etmek için daha sık ve daha fazla miktarda madde kullanması" hali olarak tanımladı.

Bırakmak kadar tekrar başlamamak önemli

Tıpkı diğer kronik hastalıklarda olduğu gibi bağımlılık hastalığında da kişinin hastalığını kontrol altına alabileceğini ve hayatına devam edebileceğine dikkat çeken Bhais, "Ancak bazen içsel ve dışsal faktörlere bağlı olarak hastalık yeniden alevlenebilir ve tekrarlayabilir. Bu sebeple kişinin bırakması kadar tekrar başlamaması da önemlidir" diye konuştu.

Bağımlılıkta bireyselleştirilmiş tedavi en etkili tedavi!

Bağımlılık tedavisinde değişim ya da düzelme için tek tip tedaviden bahsedilemeyeceğini belirten Bhais, bireyselleştirilmiş yani kişinin ihtiyaçlarına özgü düzenlenmiş birkaç yöntemin bir arada kullanıldığı tedavinin en etkili tedavi yöntemi olduğunu söyledi.

Bhais, yapılan araştırmalara göre tedavinin içeriği ve tedavi ekibiyle kurulan ilişkinin kalitesinin bırakma başarısını doğru orantılı olarak etkilediğini belirterek "Buradaki değişimden kastedilen kişinin kullanımını durdurmasının yanı sıra kullandığı maddeye karşı duyduğu isteği kontrol altına alabilmesi, düzenli bir hayata devam edebilmesi, yaşadığı olumsuz olaylarla alkol ya da madde olmadan baş edebilmesi, stresle baş etme gücünün ve olumsuz duyguları kontrol etme becerisinin gelişmiş olması olarak tanımlanabilir" diye konuştu.

Bağımlılık tedavilerinde zaman ve emek gerekiyor

"Bağımlılık terapilerinde kişinin tekrar kullanımına sebep olabilecek faktörlerin saptanması ve bu ihtiyaçların alkol ve madde olmadan karşılanabilecek düzeye gelmiş olması hedeflenmektedir" diyen Bhais, "Ancak tedavide bu noktalar eksik bırakıldığında ve kişinin tekrar kullanım olması durumunda hastalığın alevlenmesi ve kısa süre içerisinde sorunlu kullanım haline dönmesi beklenen bir durumdur. Bu sebeple bağımlılık tedavilerinde iyileşme hemen olmaz.

Birçok bağımlı kişi ve yakını düzelmenin hemen olmasını istese de iyileşme zaman ve emek isteyen bir durumdur.

İlk döneme dikkat!

Bağımlılık tedavisinde iyileşmenin kişiden kişiye birtakım farklılıklar gösterdiğini, genellikle her dönemin kendine ait belli özellikleri olduğunu belirten Bhais, en zor dönemin ilk dönem olduğunun altını çizdi. Bhais, bu dönemde desteğin önemli olduğunu belirterek şu tavsiyelerde bulundu:
"Alkol ya da maddeyi bırakan bağımlı kişi için en zor dönem ilk dönemlerdir. Bu dönem kişinin yoksunluk diye tanımladığımız fiziksel ve ruhsal sıkıntılarının olduğu bir dönemdir. Kişi bu dönemde olumlu ve olumsuz ani duygusal iniş çıkışlar yaşayabilir. İlk ayın sonlarına doğru, yoksunluk bulgularının kalkması ve alkol ya da madde kullanma isteğinin azalmasıyla kişi iyileştiğini, bağımlılık sorununun tamamen ortadan kalktığını düşünür.

Bu dönemde hayatında birçok şey değişmiştir. Düzenli bir işi, düzenli bir hayatı, sürekliliği olan ilişkileri kişiye çok iyi gelmektedir. Ancak bu dönemin sonlarına doğru kişide sıkılma, yorgunluk, halsizlik, depresyon gözlenebilir. Kişi var olan değişim coşkusunu kaybedebilir. Düzenli hayat kişiyi sıkmış, eskiye özlem başlamış olabilir.

Bu sebeple özellikle bu dönemde kişinin yaşadığı zorluğu anlamak ve destek olmak önemlidir. İlk 6 ay duygusal iniş çıkışların olması daha sık gözlense de 6 aydan sonrası yeni bir yaşam tarzı oluşturma, yeni arkadaşlar edinme, yeni keyif arayışlarının olması açısından görece daha stabil geçmektedir."

Küçük Çocuğun Şiddet Gördüğü Nasıl Anlaşılır?

bc87909cb65d42968339111a4b74ac5c

Teyzesi tekrar can verdi

5 aylıkken karaciğer nakline ihtiyaç duyan Cantuğ, teyzesinden alınan parça ile hayata tekrar bağlandı...

İzmir'de Nihal Tepedeldiren (32) ile Tunç Tepedeldiren'in (29) ilk çocukları Cantuğ, 4 Ekim 2016'da dünyaya geldi. Cantuğ, 37 hafta 2 günlükken, 2 kilo 650 gram doğdu. Vücudunda sararma fark edildiği an ailesi Cantuğ'u hastaneye götürdü.

Teyzesi 'donör' oldu

Minik Cantuğ'un "bilier atrazi" denilen safra yolları yokluğu ile dünyaya geldiği, karaciğer nakliyle sağlığına kavuşabileceği söylendi. Loğusa olan anne ve baba donör olamayınca yardıma teyzesi Nesrin Karpat (36) yetişti. Karpat, "Teyze anne yarısıdır" sözünün ne kadar gerçek olduğunu gösterdi. 5 aylık Cantuğ'a nakille karaciğerinden bir parça veren 2 çocuk annesi Nesrin Karpat, yeğenini hayata bağladı.

Anneleri ölünce ablasının kendisine annelik yaptığını, şimdi de oğlunun hayatını kurtardığını belirten Nihal Tepedeldiren, "Annem vefat ettiğinde ablam bana annelik yapmıştı. Cantuğ hastalandı, ablam ona can verdi, ikimize de anne oldu.

Zaten Cantuğ'u 'Oğlum' diye severdi, teyzesiydi, teyzannesi oldu. Ablama minnettarım, bana oğlumu geri verdi. Annelere de bir uyarım olacak; bebeklerinin sarılığı 15 güne geçmezse araştırsınlar, ihmal etmesinler" dedi.

'Kardeşim annemin yadigarı'

Fedakâr teyze Nesrin Karpat ise "Kardeşim bana annemin yadigarı olduğu için Cantuğ'u yeğenim değil oğlum gibi gördüm. 2 evladımdan hiç ayırmadım. Doktorlar nakil gerektiğini söylediğinde kardeşimin donör olmasını istemedim çünkü emzirmesi gerekiyordu. Anne sütünün bir bebek için ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Gereken naklin benden yapılmasını çok istemiştim. Allah öyle nasip etti. Bir an bile tereddüt etmedim. Teyze gerçekten anne yarısıymış" diye konuştu.

Gazete Habertürk

Çocuklara Üzüm Verilir Mi?

56eb660bc86448f8b0cdee4c38c6080e

Kim olmadığınızı bulmaya hazır mısınız?

"Lacivert" in yazarı Pınar Boylu Gogulan'ın yeni kitabı "Mor" Libros logosuyla raflarda!

Hayat; kırılma noktaları, tercihler, acı ve kederleriyle kambur gibi sırtımıza yüklendiğinde "Ben kimim?" sorusunu sorarız kendimize. Oysa şifa kimliğimizi değil, "kim olmadığımızı" keşfetmemizi bekler. Mor, yeni Alman tıbbı rehberliğinde hayat döngülerimizi keşfederken bize ait olmayan yüklerden kurtulup arınma imkanı sunuyor. Pınar Boylu Gogulan'ın regresyon terapisi yardımıyla geçmişle tanışıp yaşadığı yanılsamalar, yüzleşmeler ve sorgulamalarla okura şifa kapılarını araladığı ilk kitabı "Lacivert" de yeni kapağıyla kütüphanesinde nizama önem verenleri bekliyor.Hayat; kırılma noktaları, tercihler, acı ve kederleriyle kambur gibi sırtımıza yüklendiğinde "Ben kimim?" sorusunu sorarız kendimize. Oysa şifa kimliğimizi değil, "kim olmadığımızı" keşfetmemizi bekler. Mor, yeni Alman tıbbı rehberliğinde hayat döngülerimizi keşfederken bize ait olmayan yüklerden kurtulup arınma imkanı sunuyor. Pınar Boylu Gogulan'ın regresyon terapisi yardımıyla geçmişle tanışıp yaşadığı yanılsamalar, yüzleşmeler ve sorgulamalarla okura şifa kapılarını araladığı ilk kitabı "Lacivert" de yeni kapağıyla kütüphanesinde nizama önem verenleri bekliyor.

MOR

Sayfa Sayısı: 232

Fiyatı: 20 TL

Dağıtım Tarihi: 28.10.2019


LACİVERT

Sayfa Sayısı: 176

Fiyatı: 15 TL

Dağıtım Tarihi: 28.10.2019

2cae9d8965b74103b611272594f166f2

Büyülü bir yılbaşı gecesi için seçkin alternatifler

Conrad İstanbul Bosphorus'un Dünya mutfağına özgü lezzetleriyle ünlü mekanı Manzara Restaurant ve 270 derece benzersiz İstanbul manzarası sunan mekanı Summit BarTerrace, büyülü bir yılbaşı gecesi geçirmeniz için en seçkin alternatifler…

Conrad İstanbul Bosphorus, 2020 yılını özel bir kutlamayla karşılamak isteyenleri, Manzara Restaurant ve Summit BarTerrace'ta gerçekleştireceği birbirinden eğlenceli ve lezzetli aktivitelerle ağırlamaya hazırlanıyor. Tarihi Yarımada manzarasıyla büyüleyen Manzara Restaurant'ta canlı piyano müziği eşliğinde gerçekleşecek yılbaşı açık büfesi ve eşsiz Boğaz manzarası seyri sunan Summit BarTerrace'taki "Summit New Year Gala" yemeği, yeni yıla keyifli bir başlangıç yapmak isteyenlerin aradığı eğlenceyi ve özel lezzetleri Conrad'ın seçkin ortamında sunacak.

Conrad İstanbul Bosphorus, Noel'i kutlamak isteyen yerli ve yabancı misafirlerini de 24 Aralık akşamı Noel şarkıları ve lezzetleri eşliğinde unutulmaz bir akşam geçirmeye davet ediyor.

Manzara Restaurant'ta Noel ruhuna uygun akşam yemeği ve yılbaşına yakışan bir ziyafet şöleni

Conrad şeflerinin Noel ve yılbaşı gecelerine özel hazırladığı menüler ile unutulmaz anlar yaşarken Tarihi Yarımada manzarasıyla büyüleneceksiniz. 24 Aralık akşamı Manzara Restaurant'ta servis edilecek Noel set menüsünün başlangıçları arasında kabaklı risotto ve trüflü yer elması çorbası yer alıyor. Ana yemek olarak geleneksel hindi ve fener balığı olmak üzere iki alternatifin sunulduğu Noel menüsünün tatlı seçimi ise çikolatalı ve kestaneli fırında Alaska.

Mart 2019 tarihinden bu yana sade ve modern sunumlarıyla Conrad'ın mutfağına özel dokunuşlar yapan Executive Chef Ziya Çıkrıkcı'nın imzasını taşıyan yılbaşı açık büfesi, yılbaşı akşamında Manzara Restaurant'ı tercih edecek misafirlere ziyafet yaşatacak. Canlı piyano performansı eşliğinde yılbaşı dekorasyonu ile hazırlanmış büyüleyici atmosferiyle Manzara Restaurant'ta gerçekleşecek yılbaşı açık büfesinde; istiridye, jumbo karides, salamura somon çeşitleri gibi şefin seçimi zengin deniz mahsulleri; kaz ciğeri, ördek ve trüflü pateler gibi yılbaşı ruhunu yansıtan lüks atıştırmalıklar yer alacak. Pekin ördeği, tuzda balık, şefin spesiyali dana prime rib, kuzu tadımları ve ızgara çeşitleri ise ziyafet büfesinin öne çıkan ana yemek seçenekleri arasında yer alacak. Çikolata, kestane ve orman meyvelerini buluşturan yılbaşı temalı lezzetler ise ziyafet büfesinin en tatlı dokunuşları olacak.

Summit Bar Terrace'ta DJ Performans Eşliğinde Yılbaşı Kutlaması

Conrad İstanbul Bosphorus'un Boğaz'ın en güzel manzarasını sunan mekanı Summit BarTerrace, 2020 yılını seçkin bir atmosferde karşılamak isteyen misafirlerine muhteşem bir gurme set menü sunuyor. Köpüklü şarap ikramıyla başlayan ve Conrad şeflerinin sihirli dokunuşları ile hazırlanan "Summit New Year Gala" menüsünde, deniz tarağı, kaz ciğeri, ıstakoz çorbası, trüflü Marsala şarap soslu Chateaubriand ve dil balığı gibi gurme lezzetler yer alıyor. Gurme menü, bitter, sütlü ve ruby çikolata üçlüsünden oluşan kombinasyonuyla unutulmaz bir tatlı tabağı ile final yapıyor.

Summit BarTerrace yeni yıla parti konseptinde girmek isteyenleri de unutmuyor. Saat 23.30'da DJ müziği eşlinde dans pistine dönüşecek Summit BarTerrace'ta eğlence gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam ediyor. Summit Bar Terrace, büyüleyici bir atmosferde, DJ performansı eşliğinde unutulmaz bir gece geçirmek isteyenler için harika bir alternatif!

79b4e9c8623f4f5dabd0eace6f8bfe59

Grip aşısı ile zatürre aşısı aynı anda yapılır mı?

Zatürre aşısı hem yetişkinlerin hem de çocukların olması gereken bir aşı. Bu dönem, grip aşısının vurulma dönemi. Peki grip aşısı ile zatürre aşısı aynı anda yapılır mı? İki aşıyı aynı anda yaptırmak zararlı mı?

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Dilek Toprak, aşı denilince herkesin aklına çocukların geldiğini ancak yetişkinlerin de olması gereken önemli aşılar bulunduğunu söyledi.


Zatürrenin özellikle 65 yaş üzeri ve çocuklarda sıkça görülen bir hastalık olduğunu belirten Toprak, "Bu hastalık aşıyla önlenebilir. Zatürre aşısı hem yetişkinlerin hem de çocukların olması gereken bir aşı. Bu dönemde daha çok ön planda tutuyoruz. Bu dönem, grip aşısının vurulma dönemi. Hazır kişi grip aşısı için gitmişken zatürre aşısını da olsun istiyoruz. Aynı anda vurulmasının hiçbir mahsuru yok" diye konuştu.


Zatürre aşısı ücretsiz yapılıyor mu?

Toprak, zatürre aşısının yılın herhangi bir döneminde aile sağlığı merkezlerinde ücretsiz yapıldığını ifade etti.

65 yaş grubundakilerin aşı olmasını istiyoruz

Bazı vatandaşların zatürre aşısı konusunda çekindiğini vurgulayan Toprak, şunları kaydetti: "Özellikle 65 yaş gurubundakilerin zatürre aşısı olmasını istiyoruz. Bu yaştakilerin bağışıklık sisteminde zayıflama oluyor. Akciğer, KOAH, bronşit ve kalp hastalığı olanlar gibi bağışıklığı düşmüş kişilere de aşıyı özellikle öneriyoruz ki enfeksiyona karşı koruyuculuğu olsun. Bağışıklık sistemi düşük insanlarda aşının etkinliği daha da fazla olacaktır. Zatürrenin en önemli belirtisi ateş, öksürük, halsizlik, terlemedir. Zamanında doktora başvurulduğunda zatürrenin tedavisi mümkün. Bir de buna cevap vermesi için kişinin bağışıklık sistemi çok önemli. Bağışıklığı zayıf kişiler zatürreyi kolay atlatamıyor."

Yüzde 80 etki sağlıyor

Prof.Dr. Toprak, özellikle yatağa bağımlı hastalar, kemoterapi alanlar ve iyi beslenmeyenlerin zatürre mikrobuna daha kolay yenildiğine işaret ederek, "Bu kişilerin iyileşmeleri uzun sürüyor. İki çeşit zatürre aşısı var piyasada. İkisini de öneriyoruz. Belirlenen aralıklarda aşı vurulursa yüzde 80 bağışıklık güçleniyor" ifadelerini kullandı.

4edccb97ea004d23b006610823a233e5

Dünyanın geleceği arılara bağlı

Balın GurmesiAhmet Bağran Aksoy; "Suni gübre ve tarım ilaçlarının yoğun kullanımı ve iklim değişikliği nedeniyle arılar hızla yaşamını yitiriyor. Bir kovan dolusu arı, 1 günde 400 kilometrelik bir alanı dolaşarak, 1 milyon çiçeğin döllenmesini gerçekleştiriyor. Arıların sayısının azalmasıyla birlikte yenebilen bitki ve meyvelerin tümünün ortadan kaybolması tehlikesi ile karşı karşıya kalınacağını söyledi.

Arıların giderek nüfusunun azaldığını vurgulayan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), dünyadaki gıda üretiminin dörtte üçüne katkı sunan arıların tehdit altında olduğunu vurguladı. Etabal Yönetim Kurulu Başkanı ve Balın GurmesiAhmet Bağran Aksoy, "Her mevsim tabiatın doğal sirkülasyonu gereği arı ölümleri olabilir. Şöyle ki; nektar toplamaya çıkan arı, kovana boş dönmemeye çalışır. Binlerce çiçeği her gün ziyaret eden arıların kanatları yıprandıkça, kovanına dönemez ve yaşamını sürdürmesi mümkün değildir, bu durum doğal bir ölüm sebebidir. Ancak, toplu arı ölümleri ise doğal nedenlerin dışında gelişen bir durumdur. Tarımda kullanılan kimyasal ilaçlar, merdiven altı üretimle ortaya çıkan zirai ilaçların bilinçsiz ve uygun zamanların dışında kullanılması toplu arı ölümlerinin en büyük sebepleridir." şeklinde konuştu.

Toplu arı ölümlerinin önüne geçmek için, denetimlerinde denetlenmesi gerektiğine dikkat çeken Aksoy, "Arılar aynı zamanda polinatörlerdir. Bir kovan dolusu arı, 1 günde 400 kilometrelik bir alanı dolaşarak 1 milyonun üzerinde çiçeğin döllenmesini gerçekleştirir. Bu olmadığında yenebilen bitkiler ve meyvelerin tümü maalesef ortadan kalkar. Sonrasında ise bitkiyle beslenen hayvanlar ve insanlar ölmeye başlar. Bu da yaşamın sonu demektir. Böyle bir tehlike kapımızdayken denetimlerin sıklaşması ve denetimlerinde denetlenmesi gerekiyor." açıklamasında bulundu.

Arılar 1 Milyon Çiçeğin Döllenmesini Gerçekleştiriyor

Aksoy, "Arılar taşıdığı polenlerle 130 binin üzerinde farklı bitkinin üremesini sağlıyor. Bir kovan dolusu arı, 1 günde 400 kilometrelik bir alanı dolaşarak 1 milyonun üzerinde çiçeğin döllenmesini gerçekleştirir. Bu olmadığında yenebilen bitkiler ve meyvelerin tümü maalesef ortadan kalkar. Sonrasında ise bitkiyle beslenen hayvanlar ve insanlar ölmeye başlar. Bu da yaşamın sonu demektir." dedi.

Sizin İçin SeçtiklerimizVikings: Free Online GameBu oyun can sıkıntısını sonsuza kadar bitiriyor!Vikings: Free Online GameDesert Order (Strateji Oyunu)Bir uçak seç ve bu Oyunu 2 Dakika oynaDesert Order (Strateji Oyunu)ABD Göç HizmetleriYeni hayatınızı Amerika'da başlatın!ABD Göç HizmetleriTaboola'danTaboola'dan 92046ab4ec0244079b67044bd48998a2

25 Kasım 2019 Pazartesi

Taş düşürdüğünü zannederken büyük sürprizle karşılaştı

37 yaşındaki kadın karnındaki ve sırtındaki şiddetli ağrılarla acile gittiğinde böbrek taşı düşürdüğünü zannediyordu. Ancak hastanede büyük bir sürprizle karşılaştı.

37 yaşındaki Stephanie Jaegers, şiddetli kramplarla hastaneye kaldırıldığında böbrek taşı düşürdüğünü zannediyordu ancak hastanede büyük bir sürprizle karşılaştı. The Sun'ın haberine göre Stephanie, 38 haftalık hamileydi ve doğum yapmak üzereydi.


Stephanie'ye 3. doğumundan sonra kan nakli gerektiği için doktorlar, bir daha hamile kalıp sağlığını riske atmaması konusunda uyardı. Önceki doğumunda plasentası sıkışan kadın, ameliyat olmak zorunda kaldı.


Doktorların uyarısından sonra bir daha çocuk sahibi olmayı düşünmeyen kadın, geçtiğimiz ay sırt ağrıları çekmeye başladı. Adet sancısına benzeyen güçlü kramplar ortaya çıktı. Akrabalarından ve arkadaşlarından duydukları, Stephanie'ye böbrek taşı düşürdüğünü düşündürdü. Ağrılar dayanılmaz hale gelince acile gelen kadın büyük bir şok yaşadı.


3 çocuk annesi kadın, 38 hafta boyunca kilosunda bir değişiklik olmadığını ve adet görmeye devam ettiğini söyledi. Bir yıl önce menopoz öncesi döneme girdiği için çocuk sahibi olamayacağı söylenen kadın, acile geldikten birkaç saat sonra 3 kilonun üzerinde bebeğini kucağına aldı.Duygu Bay / PembeNar

















11befe4c283c43459b328c055c96d3fc

Bebeğinizdeki ani değişimlerin nedeni 'büyüme atağı' olabilir

Bebekte görülen ani huy değişimlerinin altında 'büyüme ataklarının' yattığını belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Fatma Tuba Coşkun, "Büyüme atakları sonrası bebeklerde önemli gelişimsel değişiklikler gözlemlenir. Bu dönemde sabırla bebeğinizin ihtiyaçlarına karşılık vererek onu dinlemeli ve ona karşı uygun yaklaşım sergilemelisiniz" dedi.

Bebeklerin huysuzlaşıp sürekli meme emmek istemesinin ve kucaktan indirildiğinde ağlama krizine girmesini normal sürecin bir parçası olarak değerlendiren Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Fatma Tuba Coşkun, bebeğin hem fiziksel hem de zihinsel açıdan bir büyüme atağında olduğunu belirtti. Bebeğin bu süreçte çevresinin farkına vardığını anlatan Dr. Tuba Coşkun, "Bebeğiniz normal gelişim sürecindeyken aniden bir değişim yaşamaya başlar ve bu durum onun bütün rutinini etkiler. Sürekli sebepsiz ağlayan, daha fazla ilgi isteyen,huysuz, mızmız, memeden ayrılmayan ya da iştahsız yeme düzeni bozulmuş bir ateş topuna döner. Çevresinde bazı değişiklikler olduğunu düşünmeye başlamıştır ve o bu durum karşısında çok şaşkındır. Çünkü bebeğiniz artık yeni farkındalıklar edinmeye başlamıştır. Neler olduğunu anlamaya çalışır, önceden fark etmediği şeyleri artık fark ediyordur" diye konuştu.

Hangi haftalarda görülür?

Bebeğin bu süreçte uyku düzeninde değişiklik, ilgisizlik gibi yeni huylar kazanacağını ifade eden Dr. Tuba Coşkun, büyüme atağının görüleceği dönemleri şöyle açıkladı:

"Ebeveynler için de bu dönemlerin üstesinden gelmek hiç de kolay değildir. Her bebeğin gelişimi farklı olduğu için büyüme ataklarının görüldüğü dönem de değişse de genellikle belli haftalardır. Örneğin bebeğiniz, 5., 8., 12., 19., 26., 27., haftalar gibi yaklaşık 2 yaşına kadar olan dönemde 10 defa büyüme atağı evresi yaşayacaktır . Bu ataklar genellikle 2-4 gün yoğun olarak görülse de birkaç hafta da sürebilir.Bu dönemlerde bebeğiniz sık sık emmek hatta sürekli memede kalmak ister."

"Bebeğinizi sabırla emzirin"

Annelerin bu dönemde bebeklerini sabırla bol bol emzirmeleri gerektiğini vurgulayan Dr. Coşkun, "Bebeğinizin isteği doğrultusunda sabırla bol bol emzirmeye devam etmek, mama desteği yapmamak önemlidir. İleri dönemlerde ihtiyaçları doğrultusunda bebekte beslenme değişiklikleri yapılabilir.Bu yüzden bırakın bebeğiniz istediği kadar yesin veya yemesin. Rutine dönmesi için onu zorlamayın ve çatışmaya girmeyin. Göreceksiniz bir müddet sonra her şey eskisi gibi olacak. Sabırla bebeğinizin ihtiyaçlarına karşılık verin, onu dinleyin ve ona karşı uygun yaklaşım sergileyin. Bol bol bebeğinizi sevmeniz, ten temasında bulunup okşamanız onun bu süreçle daha kolay başa çıkabilmesi için önemlidir.

Çok huzursuz olduğunda, uyutmakta zorlandığınızda ılık bir banyo ve sonrasında masaj rahatlatabilir. Bu dönemlerde bebeğiniz sık sık emmek hatta sürekli memede kalmak ister. Bu durum anneleri, acaba bebeğim aç mı, yoksa sütüm yetmiyor mu? Gibi düşüncelere iter. Aslında büyüyen bebeğinizin anne sütü ihtiyacı da artmıştır ve bebeğiniz sık sık emerek memelerinizin de bu ihtiyaca karşılık vermesini sağlamış olur" tavsiyelerinde bulundu.

"Mutlaka bir çocuk doktoruna başvurun"

Bu kriz dönemlerinde yaşanan değişikliklerin herhangi bir hastalık belirtisi de olabileceğini söyleyen Dr. Tuba Coşkun, ailelerin bu süreçte mutlaka Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları hekimine başvurması gerektiğini belirtti. Süreç sonrası bebeğin gelişiminde değişiklikler yaşanacağını ifade eden Dr. Coşkun, "Fırtınalı bir dönemden sonra artık güneşli günler başlayınca bebeğinizdeki değişiklikleri fark edebilirsiniz. Örneğin ilk ataklardan sonra size gülümsemeye, bir dönem sonra ellerini daha iyi kullanmaya oyuncaklarına uzanmaya hatta tutmaya başlar veya bir bakmışsınız artık sırtüstü dönmeye başlamış. Sonrasında oturma, emekleme gibi kaba motor hareketleriyle beraberinde ince motor gelişimini de gözlemleyebilirsiniz. Oyuncaklarıyla oynama şekli değişir, aynı oyuncağın farklı özelliklerini keşfedebilir" diye konuştu.

1112f1ef1e9746a884e9b8094dab149b

Çocuğunuz aşırı utangaç olduysa dikkat edin!

Çocuklar, yetişkinler gibi benim bir sorunum var diyemezler. Yaşadıkları ve içinde bulundukları durumun, sorun olduğunun farkında dahi olmayabilirler. Uzman Klinik Psikolog Gülden Gül, bu nedenle çocukların sorunlarını sembolik diller ile ifade ettiklerini belirterek ailelere önemli uyarılarda bulundu.

Çocukların kendilerini etkileyen durumları sözel olarak ifade etme konusunda yetersiz kaldıklarından, deneyimlerinin onlar için ne anlama geldiğini sembolik ya da metaforik yöntemlerle daha kolay gösterebildiklerini söyleye Uzman Klinik Psikolog Gülden Gül, "Alt ıslatma, tırnak yeme, içe kapanma veya hiperaktif davranışlar, takıntılı davranışlar gibi yaş dönemine göre değişiklik gösteremekle birlikte akla gelebilecek yaşanılan her sorun 'benim bir korkum, kaygım, sorunum var' deme şekilleridir. Cinsel istismar çocuklarda içe kapanma, ani aşırı utangaçlık, daha önce güven duyduğu veya sevdiği kişinin yanında aniden rahatsızlık olarak kendisini göstermeye başlayabilir. Ev değiştirme, okul değişimi, aile içi sorunlar, kardeş doğumu gibi nedenler olmadan bu semptomlar ortaya çıktıysa ebeveynlerin istismarı araştırmaları faydalıdır" dedi.

Oynadığı oyuncaklar çok şey anlatabilir

Psikolog Gülden Gül sözlerini şöyle sürdürdü: "Sembolik ve metaforik yöntemlerin içerisine ise çizdikleri resimler, oyuncak seçimleri, tekrar tekrar izlediği ekranı sayabiliriz. Her biri gizli bir mesaj niteliğindedir. Günlük hayatta bastırdığı ve hatırlayamadığı, altta yatan duygusal tepkilerini bu yollar ile ortaya çıkarır, ifade ederler. Oyun terapisi odasında gördüğümüz durum, genellikle çocuğun odada yüzlerce oyuncak içerisinden ilk seçtiği oyuncak ve kurduğu oyun, çocuğun sorununu temsil eder. Babası tarafından şiddet gören çocuğun hacıyatmazı tekmelemesi veya baba oyuncağını alıp kum tepsisinin içerisine gizleyip 'şimdi oynamaya başlayabiliriz' demesini örnek verebiliriz. Eğer çocuğunuz size cinsel istismara uğradığını söylüyorsa ona inanmanız gerekir. Zaten korkmuş, kendi hatası olup olmadığına ilişkin endişeleri olan çocuk, yalan söylediğinin düşünülmesine dayanamaz. Açıklanamayan okula gitmede isteksizlik, korku ve kaygı, uyku sorunları, eşyalarında kaybolma ya da hasar verme belirti olabilir. Akran zorbalığına işaret eden bu durumdan şüpheleniliyorsa çocuğa anlatması için ortam hazırlamak ve zaman tanımak gerekir. Çocuğunuzun başını daha fazla derde sokmasını engelleyerek, okul yönetimiyle konuşup süreci takip etmeniz gerekir."

'Onları 15 dakika dinleyin, öğüt vermeyin'

"Çocuklara onları eleştirmeden, öğüt vermeden, bir şey beklemeden, onun istediği şekilde geçirmek için ayrılacak zaman, başka sorunların çıkmasını engelleyebilir" diyen Psikolog Gülden Gül, "Bu zamanın çok uzun olması gerekmez. Günde ayıracağınız 15-20 dakikalık zaman, ona değer verdiğinizi gösterir. Bazen bu tür davranışları görmezden gelmek, çocuk öfkeli bir şekilde davranırken tepki vermeyip odadan çıkmak, buna karşın olumlu davranışları olduğunda onunla ilgilenmek etkin bir yoldur. Bir başka yapılması gereken şey çocuğun duygularını anladığınızı ona söylemektir. Bu, çocuğun sakinleşmesine yardımcı olacaktır. Onu değiştirmeye çalışmak ya da duygusunun gereksiz olduğunu söylemek şeklinde yapıldığında durumu daha da içinden çıkılmaz hale getirir. "Kızacak ne var? Ne oldu sanki?" gibi müdahaleler yerine, "Şu anda kızgın olduğunun farkındayım" demek doğru seçimdir. Eğer duygusunu anlayamadıysanız o zaman "Ne hissettiğini anlamaya çalışıyorum" diyebilirsiniz. Sizin duygusunu anlamanız ya da anlamaya çalışmanız onun öfkesini kontrolüne yardımcı olacaktır" diye konuştu.

Sizin İçin SeçtiklerimizVikings: Free Online GameBu oyun can sıkıntısını sonsuza kadar bitiriyor!Vikings: Free Online GameEnza HomeEnza Koltuk Takımları %50'ye varan indirimlerle!Enza HomeTrendyolYeni Gelen Ürünlerde İndirim!TrendyolTaboola'danTaboola'dan 7dc358fbb0054449b43f8d2eb75d836b

Doğum çantanızda mutlaka bulundurmanız gerekenler

Doğum çantasının eksiksiz hazırlanmasının ne kadar kurtarıcı olacağını her anne adayı bilir. Bebeğinizi kucağınıza aldığınız andaki mutluluğun üzerine en ufak gölgenin düşmesini hiçbirimiz istemeyiz. İhtiyacınız olan ya da olabilecek her şeyi elinizin altında bulundurmak için doğum çantanızı önceden hazırlamalı ve içindekilerle ilgili bir liste yapmalısınız.

Anne adayları doğum çantası hazırlarken doğum yapacağı mevsime uygun bir çanta hazırlaması gerektiğini unutmamalıdır. Çantada yer alacak giysilerin mevsim şartlarına uyması önemlidir. Doğum yapacağı hastanenin şartlarını ve orada neyi temin edip, edemeyeceğini ise önceden öğrenmelidir. Bu sayede çantasına fazladan eşya ve ürün koymak zorunda da kalmaz. Ayrıca erken doğum ihtimalini düşünmek ve buna uygun olarak doğum çantasını erken hazırlamakta da fayda vardır.

Anne için doğum çantası

• 40 haftalık hekim kontrol bilgileriniz ve test sonuçlarınız
• Kalın ve emici pedler
• Yedek atlet ve iç çamaşırları
• Lohusa sutyenleri
• Deodorant
• Sigorta dosyası
• Göğüs pedleri
• Diş fırçası
• Ufak bir ayna
• Diş macunu
• Göğüs uçlarınız için rahatlatıcı jel ve kremler
• Önden alınmış ve açılmış pijamalar, gecelikler ve sabahlık
• 1 adet lif
• 5-6 çift çorap
• El ve vücut kremi
• Yelek, hırka gibi üşürseniz kullanabileceğiniz giysiler
• Kitap
• Terlikleriniz
• Anı defteri
• Kalem
• Tırnak makası, cımbız
• Kulak pamuğu
• Kamera
• Tarak ve toka
• Misafir için çikolata sepeti
• Dudak nemlendiriciniz
• Bol bol meyve suyu
• Çikolata
• Pamuk
• Islak mendil
• Fotoğraf makinesi
• Temiz havlular
• Sabun
• Mendil, kâğıt havlu ve peçeteler
• Atıştırmak için yağsız, baharatsız krakerler ve bisküviler

Bebek için doğum çantası

• 5–6 adet bütün tulum (Body)
• En az 3 çift küçük, yumuşak çorap
• Başlık
• Eldiven
• Kirli iç çamaşırı torbası
• Bebek mendili
• Yelek tarzı body üzerine giydireceğiniz giysi
• Battaniye
• Alt değiştirme örtüsü
• Üzerine yatırabileceğiniz bir iki farklı bebek çarşafı veya örtüsü
• Salya için omuz örtüsü
• Ana kucağı ya da araba koltuğu
• Yenidoğan bebek bezi
• Saç tarağı
• Biberon
• Müzikli bir oyuncak
• Sıcak su torbası
• Alkolsüz, kokusuz ıslak mendil
• Bebe yağı, bebek şampuanı ve pudrası
• Bebeğin banyo havlusu (yumuşak olmalı).

5a130a7b4c354cbe947a181b87cb5904

Yüzmenin şaşırtıcı 5 faydası

Fiziksel gelişimi dışında yüzmenin psikolojik olarak da birçok faydası vardır. Ancak biz sizin için en önemli ve şaşırtıcı 5 faydasını paylaştık. İşte yüzmenin şaşırtıcı 5 faydası...

Stresi ortadan kaldırır

Yüzmenin psikolojik yararlarından biri stresi ortadan kaldırmasıdır. Yüzme, stresi hafifletmeye yardımcı olur çünkü suyla ve hoş sıcaklığıyla temas etmek rahatlatıcıdır. Bu yüzden suyun çok soğuk olmadığı havuzlarda yüzmelisiniz, çünkü bu rahatlamanızı sağlayacaktır. Gününüze daha aktif bir şekilde başlamak için sabahları yüzebilir veya akşamları rahatlamanıza ve daha huzurlu bir uykunun keyfini çıkarmanıza yardımcı olması için işten sonra yüzebilirsiniz.

Özgüveninizi artırır

Yüzmenin ikinci psikolojik faydası, hayatınızın her alanında size yardımcı olacak bir şey olan özgüveninizi artırmaya yardımcı olmasıdır. Yüzmeye ilk başladığınızda, muhtemelen serbest stil yüzersiniz. Bununla birlikte, farklı hareketler ve hızlar denemek için yavaş yavaş güven kazanacaksınız. Bu, havuzun içinde ve dışında özgüveninizi artırmanıza yardımcı olacaktır.

Karar verme mekanizmanızı geliştirir

Yüzmenin bir diğer faydası ise karar verme sürecinizi geliştirmesidir. Yüzme, olayları daha net görmek için duygularınızı dengelemenizi sağlar.

Benliğinize olan saygınız artırır

Kusurlu olduğunuzu veya vücudunuzun belirli kısımlarını beğenmediğinizi düşünüyorsanız, yüzme vücudunuzla uzlaşmanıza izin verecektir. Ek olarak, yüzmek vücudunuzu şekillendirmenize ve daha atletik hale getirmenize yardımcı olur. Bu aynı zamanda benlik saygınızı artırabilir.

Sosyalleşmenizi sağlar

Yüzme dersleri alırsanız, sizin gibi birçok insanla tanışacaksınız bu da korkularınızın üstesinden gelmenize yardımcı olacak. Utangaç bir insansanız bu çok önemlidir. Arkadaş edinmekte veya yeni insanlarla tanışmakta zorlanacağınıza inanıyor olsanız da, bu, özellikle ortak bir etkinlikle, düşündüğünüzden daha kolay olacaktır.

15a448fe1dfa46c3bddd885301a7908b

Böbreklere zarar veren 7 popüler besin

Böbrekler vücudunuzda çok önemli bir rol oynar. İdrar yoluyla atıkları uzaklaştırmak, hormon üretmek, kanınızdaki toksinleri ve ekstra sıvıyı filtrelemekle yükümlüdürler. Bu nedenle böbreklerinize iyi bakmalı ve onları sağlıklı tutmaya çalışmalısınız. Ne yazık ki, bazı yiyecekler onlara zarar verebilir. İşte çok fazla yediğiniz de böbreklere zarar veren 7 popüler besin.

Avokado

Avokado son yıllarda popüler besin listesinde yerini almaya başladı. Ancak çok fazla avokado tüketirseniz ve özellikle böbrek hastalığınız varsa bu durum tehlikeli olabilir. Bunun nedeni, bu meyvenin çok yüksek bir potasyum seviyesinde sahip olmasıdır.Vücudumuzun bu minerale de ihtiyacı vardır ancak çok fazla potasyum vücutta kramp ve düzensiz ritim bozukluğu yaratabilir.

Et

Çok fazla et yemek böbrek sorunlarına neden olabilir, çünkü hayvan proteinlerinin metabolize edilmesi çok zor olabilir. Hayvansal proteinler yönünden zengin bir diyet de böbrek taşlarının gelişmesine yol açabilir. Et, böbrek taşlarının sık görülen nedenlerinden biri olan ürik asit üretimini uyaran yüksek miktarda pürine sahiptir. Bunun yerine daha fazla sebze ve fındık yiyebilir ve vücudunuzun ihtiyacı olan proteinleri almaya devam edebilirsiniz.

Tuz

Sağlıklı bir diyet maksimum 2300 mg sodyum içermelidir (yaklaşık bir çay kaşığı tuz). Eğer çok fazla tuz tüketirseniz böbreklerinize zarar verebilir, yüksek tansiyona neden olabilir. Böbreklerinizi sağlıklı tutmak için tuz yerine yiyeceklerinize baharatlar ve otlar ekleyebilirsiniz.

Muz

Böbrek sorunlarınız olduğundan şüpheleniyorsanız, sağlıklı kalmak için iyi beslenme ve doğru beslenme gereklidir. Bu da, muz gibi bazı yiyeceklerin tüketimini sınırlamak anlamına gelir, çünkü böbrekleri düzgün çalışmayanlar için zararlı olabilecek çok yüksek bir potasyum seviyesine sahiptirler

Süt

Süt ürünleri vitamin ve besinler açısından zengin olmasına rağmen, çok fazla süt, yoğurt ve peynir yarardan çok zarar verebilir. Bu da böbreklerde stres yaratabilecek yiyeceklerde bulunan fosforun yüksek olması nedeniyle olabilir .

Tam buğday ekmeği

Tam buğday ekmeği sağlıklı ve besleyicidir, ancak büyük miktarlarda yenildiğin de, özellikle böbrek sorunları olan kişilerde böbreklere daha fazla zarar verebilir. Bunun nedeni, bu ekmek tipine dahil olan yüksek miktarda fosfor ve potasyum içermesidir.

Portakal ve portakal suyu

Portakal ve portakal suyunun kalorisi düşük ve C vitamini bakımından zengin olsa da, yüksek oranda potasyum içerirler . Bir orta portakal, 240 mg potasyum sağlar ve bir bardak portakal suyu, yaklaşık 470 mg içerebilir.

654a52c489c04fbeb2fc6df1aa63b625

24 Kasım 2019 Pazar

Evcil hayvanların diş hijyenini kolaylaştıran 6 ipucu

Evcil hayvanların beslenmesinden, yemeğinden ve aşılarından öte en önemli konulardan biri de diş hijyenidir. Peki, evcil hayvanınızın diş hijyenini nasıl yapmalısınız? İşte 6 ipucu...

Evcil hayvan ebeveynlerinin sıklıkla yetersiz kaldığı bir alanda diş hijyenidir. Yapılan araştırmalara göreköpeklerin% 76 ve kedilerin% 68'i periodontal (diş kaybına neden olan bakteriyel enfeksiyon) hastalıktan muzdarip.Endişeleniyorsanız, evcil hayvanınızın diş hijyeni üzerinde durmak için 6 basit ipucunu sizinle paylaştık.

Mutlaka yılda bir kez diş hekimi kontrolüne götürün

Tıpkı insanlar gibi, hayvanlar da yılda bir diş hekimine gözükmelidir. Genç köpekler ve kedilerde periodontal (diş kaybına neden olan bakteriyel enfeksiyon hastalık gelişebilir. Bu nedenle diş muayenelerine ne kadar erken başlarsanız, o kadar iyidir.

Nefesini koklayın

Ağız kokusu, evcil hayvanınızın ağzıyla ilgili bir şeyler olduğuna dair büyük bir ipucudur. Eğer nefesi yüksek derecede kokuyorsa, orada bazı bakterilerin üremesi görülmektedir. Nefesindeki herhangi bir değişikliğin farkında olmak, evcil hayvanınızın oluşacak hastalığının kötüye gitmesini önlemeye yardımcı olacaktır.

Dudaklarını kaldırarak dişlerini kontrol edin

Periodontal hastalık belirtileri her zaman kendini göstermeyebilir. Bu bakımdan diş etlerinde iltihaplanma veya kanama olup olmadığını mutlaka dudaklarını kaldırarak kontrol edin. Ayrıca bu basit eylem evcil hayvanınıza alışkanlık kazandıracaktır.

Oyuncaklarla oynamasın izin verin

Oyuncaklar, özellikle çiğnemeyi seven köpekler için harika diş temizleyicilerdir. Burada dikkat etmeniz gereken nokta zayıf ve plastik oyuncaklardan köpeğinizi uzak tutun. Onun yerine daha dayanıklı oyuncaklar tercih edin, çünkü dişleri kırılabilir. Bunun dışında kediler de çiğnemeyi sever, benzer sonuçları kedinizde de görebilirsiniz.

Küçük yaşta ve sıkça fırçalayın

Gençken evcil hayvanınızın dişlerini fırçalamaya başlayın. Köpekler için, köpekler için tasarlanmış diş fırçası tercih edin ve tavuk gibi seveceği tada sahip diş macunu kullanın. Kediler içinse, kemirebilecekleri bir diş krakeri ve deniz mahsulleri aromalı bir diş macunu deneyin. Asla insan diş macunu kullanmayın.

Durulama suları kullanın

Özellikle dişleri temizlemek için tasarlanmış ve formüle edilmiş diş durulama sularını, su kabına karıştırabilirsiniz. Bunun gibi su katkı maddeleri, evcil hayvanınızın ağzındaki kötü bakterileri öldürmeye yardımcı olabilir.

862b5fe48107427db6e8a520a56ef772

Altı yanmış ütüyü temizlemenin püf noktaları

Evde sıklıkla kullandığımız ütünün alt tabanı zamanla kararmaya başlar. Bu durum bir süre sonra ütülediğiniz kıyafetlere zarar vermeye başlar çünkü altı yanmış ütünüzü henüz temizlememişsinizdir. Sizin için ütünüzü ilk günkü gibi tertemiz tutmanın püf noktalarını anlattık.

Diş macunu

Diş macunu, siyah lekelerin giderilmesine yardımcı olur ve ütüyü bir sonraki kullanım için pırıl pırıl yapar.Nasıl kullanılır?Soğuk ütünün tabanına bir parça diş macunu sıkın ve temiz bir bezle yayın. Sonra buharı açın ve 5 dakika kendi haline bırakın.Ütü ısındığında ütünün tabanını bir bezle parlatın ve diş macunu kalıntılarını temizleyin.

Kaya tuz

Tuz, ütü tabanına yapışmış kir ve kumaş kalıntılarını temizlemek için yararlı bir diğer üründür.Nasıl kullanılır?Bir parça eski gazete alın ve üzerine bolca tuz dökün. Ütüyü ısıtıp tabanını gazeteye sürterek ovun. Lekeler gazeteye çıkacak, sizin tek yapmanız gereken temiz bir bezle ütüyü silmek olacak.

Beyaz sirke

Beyaz sirke, asidik bileşikler temizliği kolaylaştırır ve taban yüzeyini ilk günkü parlaklığına geri döndürür.Nasıl kullanılır?Az miktarda beyaz sirkeyi ısıtıp bir bez parçası ya da sünger yardımıyla ütünün tabanını ovun. Eğer tabandaki deliklerde yanık izi kaldıysa bir kulak çubuğunu alıp sirkeye batırarak ulaşılması zor bu kısımları temizleyin.

Deterjan

Eğer ütünüz yapışmaz tabanlıysa lekeleri temizlemenin bir diğer yolu da çamaşır deterjanı kullanmaktır.Nasıl kullanılır?Deterjanı az miktarda ılık suyla karıştırın, bezin ucunu suya batırıp cihazı silin.

Mum

Ütünüzün tabanını temizlemenin bir diğer yolu da mum kullanmaktır. Bu madde zorlu lekeleri sökerek ütünüzün tabanının temiz ve yepyeni gözükmesini sağlar.Nasıl kullanılır?Ütüyü açın, bir mum alıp tabandaki lekelerin üstüne sürtün. Yumuşak bir bezle mum kalıntılarını silerken ütünün elinizi yakmayacak bir ısıda olduğundan emin olun. Bu şekilde bütün lekeler çıkmadıysa, az miktarda sirke uygulayın.

Limon ve karbonat

Asidik bileşimler ütünüzün lekeli tabanındaki bütün maddeleri giderir ve parlak bir yüzey yaratır.Nasıl kullanılır?Bir misket limonunun suyunu sıkın ve az miktar karbonatla karıştırın. Bir macun elde ettikten sonra, soğuk ütü tabanına bu macunu sürün ve 5 dakika bekletin. Nemli bir bezle fazlalığı silin ve kuruması için birkaç dakikalığına ütüyü çalıştırın.

1f81e92fefc145b784b5d02b8dd4be45

Yaz bronzluğunu korumanın püf noktaları

Yazın gelmesini iple çektikten sonra, ilk tatil fırsatında kendini deniz kenarına atmış ve yazın ilk bronzluğunu yakalamış olabilirsiniz. Ancak yaz bronzluğunu kalıcı bir hale getirmek istiyor ve ne yapacağınızı bilmiyorsanız, tüm yaz boyu bronzluğunu korumak ve doğal bir şekilde bronzlaşmak için en kolay yolları senin için açıklıyoruz!

Doğru nemlendirici

Yıl boyunca bronzluğunuzu korumak istiyorsanız mutlaka her gün cildinizi bol miktarda nemlendirin. Eğer nem oranı yüksek bir ürün kullanırsanız cildiniz nemi hapseder ve uzun süre kalıcılık sağlar. Örneğin, bronzluğunuzu destekleyecek ekstra bakım yapan koruyucu veya bronzlaştırıcı nemlendiricileri deneyin.

Mutlaka peeling yapın

İlk günkü gibi bir bronzluğa sahip olmak için peeling şart. Kurutan ve ekstrem sonuçlar veren ürünler yerine cildinize daha nazik davranacak ve geriye enerjik, pürüzsüz bir brozluk bırakacak kuru fırça tekniğini deneyin.

Şeftali, havuç gibi besinler tüketin

Doğru ve sağlıklı beslenerek bronzluğu kalıcı bir hale getirebilirsiniz. Örneğin; havuç, şeftali gibibesinler vücuttaki melatonin pigmentinin aktifleşmesini sağlayıp daha hızlı ve kalıcı bronzluk elde edilmesine yardımcı olur.

Duş jellerine elveda!

Cildinizi kurutacak duş jellerinden kaçının. Pürüzsüz bir bronzluk için nemli bir cilt olmazsa olmazlardan. Vücut temizleme yağları ve soğuk su ile banyo rutininizi bronzluk dostu bir hale getirin.

Sıcak su ile sakın duş almayın!

Sıcak su duş almamaya özen gösterin. Sıcak su cildinizi rahatlatarak soyulmasını yani bronzluğunkaybolmasına sebep olur.

Açık renkli kıyafetler tercih edin

Kıyafet seçiminiz bile bronz etkinizde büyük önem taşıyor. Teninizle kontrast yaratacak açık renk kıyafetlerle daha bronz bir cilt illüzyonu yaratın.

Güneş kremi

Doğru bir güneş kremi seçerek bronzluğu kalıcı hale getirebilirsiniz. Güneş kremi almadan önce mutlakacilt tipinize ve ten renginize göre bir ürün tercih etmelisiniz.

Bronzluğu korumak için maske tarifi

2 adet havucu blender'dan geçirin. Elde ettiğiniz lapayı yüzünüze uygulayın. 10 dakika sonra su ile durulayın. Sabah akşam uyguladığınızda bronzluğun uzun süre kalıcı olduğunu göreceksiniz.

ad35a68a5dfc44ee93a28ae884b8d228