26 Aralık 2019 Perşembe
Kadınlık hormonları ve kabızlık
Lipodem nedir, nasıl tedavi edilir?

Lipödem (Bacaklarda Kalınlaşma) neden olur?
Lipödem, bacaklarda deri altı yağ doku fazlalığı nedeni ile bacağın normalden kalın olmasıdır. Lipödem kelimesi aslında ödem durumu değildir. Buradaki sıkıntı deri altında bulunan yağ dokunun nedenini tam bilemediğimiz bir şekilde olması gerektiğinden çok daha kalın olmasıdır. Lenfödem ise vücudumuzda lenf sisteminin yetersizliğine bağlı olarak hücre dışına kaçmış ve ödeme neden olan sıvının tekrar sisteme dahil edilememesine bağlı ödem oluşmasıdır.
Lipödem özellikle kadınlarda görülür. Bacak ve kol gibi uzuvlarda bulunan cilt altı yağ dokunun kalınlaşması ile östrojen yüksekliği arasında doğru orantı olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla lipödem erkeklerde görülmez, kadınların hastalığıdır.
Lipödem hastalığı 4 evreden oluşmaktadır. İlk evrede bacaklarda düz kalınlaşma vardır. İkinci evrede kalınlaşmaya yer yer dalgalanmalar, kabarıklıklar eşlik eder. Üçüncü evrede deride portakal kabuğu görünümü oluşmaya başlar. Kişi aşırı kilolu olamasa da çok kalın düzensiz yağlı bacak yada kol oluşur. Dördüncü ve son evrede ise damar yetmezliği de olaya eşlik eder ve geri dönüşü olmayan, hareket kısıtlılığına sebep olan, deformiteli bir ektremite oluşur.
Lipödem hastaları ergenlik ile birlikte bacaklarının kalınlığında şikayet ederler. Etek yada elbise giymek istemezler. Ayak bileği, ayak ve ayak parmakları normaldir fakat ayak bileği-bacak devamlılığında bacak bir anda kalınlaşır. Kalınlaşma önceleri diz altında iken ileri seviyelerde uyluğa doğru ilerler. Sıklıkla aynı şikayet aile ve yakın akraba kadınlarında da mevcuttur. Çünkü hastalık genetik geçiş göstermektedir. Genelde hastalar halamda da yada teyzemde de aynı durum vardı şeklinde beyanatta bulunurlar. Sıklıkla kıyafet gibi sosyal sorunlar dışında özellikle gün içi yorgunluğa da bağlı akşamları ağrılı bacak şikayeti olur. Bu dönemde yapılan fizik muayenede şişlik olarak algılanan bacak aslında ödemli değildir. Ödemli bacakta basmakla deride gode bırakan (deride çökme) ödem olurken lipödemli bacakta basmakla çökme olmaz aksine aşırı hassas ve ağrılı bacak olur.
Lipödem tek bacakta olmaz. Simetriktir ve aynı anda iki bacakta mevcuttur. Kalın bacaklarınız varsa etek, elbise ya da dar pantolon giymekten imtina ediyor iseniz lipödem hastalığınız olabilir. Lipödem tanısı fizik muayene ile konur. Ayak bileği kadınlarda ortalama 20-21cm dir. 22 cm nin üzerinde ayak bileği kalınlığı var ise ve ayak parmak derinizi pinch testi(çimdik testi) ile rahat tutabiliyor fakat bacak derinizi çok gergin ve tutulamıyor ise lipödem tanısı konur. Ayrıcı tanı için usg ve mrg değerlendirmesinde cilt altı yağ doku kalınlığı mevcut ise lenfödem den ayırmak mümkündür.
Nasıl tedavi edilir?
Lipödem tedavisi sıkıntılı bölgede soruna neden olan fazla yağ dokusunun alınmasıdır. Burada önemli olan bölgedeki toplardamar ve lenf damarlarına zarar vermeden yağların liposuction yöntemi ile alınmasıdır. Klasik liposuction yöntemi yerine bölgeye özel damar koruyucu lazer liposuction yapılmaktadır. Bacak, liposuction açısından riskli bir bölgedir. Bu nedenli kontrollü olarak simetrik her bir bacaktan 2-3 litre yağ alınması lipödem tedavisi için uygun olacaktır.
Cerrahi operasyon genel anestezi altında yapılmaktadır. Operasyon sonrası özel bacak çorapları ile aynı gün hasta taburcu olur. Lipödem tedavisi tek başına cerrahi tedaviden ibaret değildir. Operasyon sonrası anti ödem egzersizler, lenfatik masaj, LPG tedavi, ilk 3 ay basınçlı çorap tedavisi kullanmak cerrahiye eklenmesi gereken tedavilerdir.
Bilmeniz gereken 10 tırnak hilesi
Bu yaz tırnaklarınıza yüklenmeyi bırakmanızı ve onlara zarar vermeden güzel hale getirmeniz için yazdığımız hileleri uygulamanızı tavsiye ediyoruz. İşte bilmeniz gereken 10 tırnak hilesi…
Vazelin
Eğer oje sürmeyi beceremiyorsanız, oje sürerken cildinize ve tırnaklarınızın kenarlarına taşırıyorsanız bu hile tam size göre. Kulak pamuğu yardımıyla tırnağınızın etrafına vazelin sürün, ardından tırnaklarınızı dışarı taşırma korkusu olmadan boyayın.
Sıvı yapıştırıcı
Vazeline alternatif olarak sıvı yapıştırıcıyı tırnaklarınızın etrafına sürdükten sonra tırnaklarınızı boyayın, kuruduktan sonra sıvı yapıştırıcıyı cildinizden soyarak çıkartın.
Buzlu su
Normal ojenin kuruması zaman alabilir, fakat ojenin hızlı kurumasını sağlamak mümkün. Tırnaklarınızı içinde buzlu soğuk su olan bir kaba sokun, 3 dakika bekleyin ve çıkarın.
Jel tırnaklar ve ojeler popülerliğinin zirvesindeler ve neden olduğunu anlamak hiç de zor değil. Birkaç saniye içinde lambanın altında kururlar, kusursuz görünürler ve 3 haftaya kadar bozulmadan dururlar. Ancak bunun olumsuz tarafları da var. Uzun süreli kullanımdan sonra tırnaklarınız ince ve kırılgan hale gelir, bununla birlikte jel tırnak yaptırmak çok pahalı ve evde yapması çok zor. Bu hilelelerle tırnaklarınızı zarar vermeden güzel gösterebilirsiniz.Diş Macunu
Eğer koyu renkte bir oje sürdükten sonra tırnaklarınızda leke kalıyorsa ya da tırnaklarınız sararıyorsa onları beyazlatıcı diş macunuyla fırçalayarak düzeltebilirsiniz.
Çift katman
Eğer ojeniz kalitesiz görünüyorsa bu mutlaka deneyin. Tırnak cilasıyla 2 kat taban katmanı yapın. İlkini sadece tırnaklarınızın ucuna, ikincisini bütün tırnaklarınıza sürün. Daha sonra normal ojeyi bütün tırnağınıza sürün.
Yapışmaz sprey
Ojenizin hızlı kuruması için bir başka yol ise yemek pişirmek için kullanan yapışmaz sprey. Yeni sürülmüş ojenin üstüne spreyi sıkın, birkaç dakika bekleyin ve yıkayın. Bu hile ojenin normal kuruma süresinin yarısından fazlasını size kazandıracaktır.
Saç spreyi
Eğer ojenizle şık tırnak desenleri yapmaktan keyif alıyorsanız fakat her bir tırnağın ayrı ayrı kurumasını beklemek için sabrınız yoksa saç spreyi sizin kurtarıcınız. Yerini bozmamak ve bulaşmayı önlemek için önce sadece deseninizin olduğu yere spreyi sıkın, 10 saniye bekletin daha sonra tüm tırnağa spreyi sıkın.
Makyaj süngeri
Eğer parıltılı ojeleri seviyorsanız ama parıltı şişede durduğu kadar yoğun gelmiyorsa muhtemelen ojeyi yanlış kullanıyorsunuz. Yoğun bir görünüm kazansın diye 10 kat parıltı sürmenin hiçbir anlamı yok, bunun yerine makyaj süngerini kullanın. Öncelikle makyaj süngerine bol miktarda parlak tırnak cilası koyun, sünger sıvının çoğunu emecektir, sonraysa tek seferde ojenizin üzerindeki yoğun ışıltıyı yakalayabilirsiniz.
Oje şişesini avucunuzda ısıtın
Oje şişesini çalkalamak yerine avuçlarınızın arasına alıp ısıtın. Şişeyi sallamak ojenizde baloncuklar yaratacak ve manikürünüzü mahvedecektir, şişeyi avucunuzda ısıtmak ise ojenin baloncuk oluşturmadan kendi içinde karışıp yoğun kıvamına kavuşmasını sağlayacaktır.
Ojenizi buzdolabına koyun
Ojenizi kullanmadan birkaç dakika önce buzdolabına koyun. Bu ojenizin pürüzsüz olmasını sağlayacaktır böylelikle üst üste birkaç kat sürmenize gerek kalmayacak.Gülce Köprücü - PembeNar Özel
23 Aralık 2019 Pazartesi
GAPS Diyeti nedir?

GAPS Diyeti, günümüzde giderek daha çok sayıda çocuk ve yetişkinin maruz kaldığı psikolojik ve psikiyatrik hastalıkların tedavisinde adeta mucizeler yaratıyor. Uzmanlar, GAPS Diyeti'ni ve bu diyetin püf noktaları anlattı.
Vücudun beyinden sonra en etkili organı olan bağırsaklarda görülen sorunlar, metabolik hastalıklardan psikolojik rahatsızlıklara kadar birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkıyor. Bağırsak sağlığını korumak ise fonksiyonel gıdaların alımı ve doğru beslenmeyle mümkün olabiliyor. Memorial Wellness Beslenme Danışmanı Uz. Dyt. Yeşim Temel Özcan, sindirim sisteminin daha sağlıklı bir şekilde çalışmasına yardımcı olan GAPS diyeti hakkında bilgi verdi.
Sızıntılı bağırsak sendromuna dikkat!
Bağırsaklardaki en önemli sindirim sorunu, "leaky gut syndrome" yani sızıntılı bağırsak sendromudur. Bu tabloda, ince bağırsak duvarında hasar ve geçirgenlik görülmektedir. Toksinler, sindirilmeyen besinler, ağır metaller ve böcek ilacı gibi kimyasallar bağırsak çeperinden kana geçmektedir. Bunu engellemek üzere yapılan beslenme programı da GAPS tedavisi olarak adlandırılır. Aksi halde toksinler ve kimyasallar bağırsak duvarını aşarak, kan dolaşımına geçip vücuda saldırmaktadır.
Sağlıklı bağırsak, mutlu insan
Bağırsak sağlığı, kişinin psikolojisi ile yakından ilgilidir. Bu denklemi sağlamak için de beslenmeye dikkat edilmesi gerekir. Bağırsak florasını koruyarak sindirim sisteminin daha sağlıklı bir şekilde çalışmasına yardımcı olan GAPS diyeti, ruh ve beden uyumunu tamamlayan en önemli beslenme şekillerinden biridir. Böylece kişi hem sağlıklı bağırsaklara, hem de ruhsal açıdan huzurlu bir yaşama kavuşabilir. Bağırsak sağlığı için ilk ve en temel nokta, bağırsak florasının bakteri dengesini sağlamaktır. Düzenli çalışan bir bağırsakta probiyotik adı verilen faydalı bakterilerin oranının yüksek, hastalık yapıcı patojen bakterilerin ve mantarların oranının düşük olması gerekir. GAPS hastalarında ise patojenik flora oranı yüksekken, bağırsak florası anormalliği bulunmaktadır. Bağırsağın hasarlı olma durumunu ifade eden bu tablo nedeniyle, GAPS beslenmesinde probiyotik sağlayan fermente gıdalarla hazır probiyotikler büyük önem taşımaktadır. Bu diyet ile bağırsak florası korunarak, sindirim sisteminin sağlıklı çalışması amaçlanmaktadır.
Gaps diyeti kimler için gerekli?
Anksiyete, otizm, şizofreni, epilepsi, depresyon, bipolar ve obsesif-kompulsif bozukluk, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu (DEHB) gibi rahatsızlıkların varlığında da GAPS tedavisine başvurulmaktadır. Ayrıca akne, alerji, anemi, demir eksikliği, bellek problemleri, çölyak, glüten intoleransına bağlı bozukluklar, diyabet, egzama, eklem ağrıları, MS, migren, Parkinson, romatoid artrit, sedef ile sistit durumunda ise bu beslenme protokolü sayesinde şikayetler en aza indirilmekte hatta ilaca bağımlılık ortadan kalkabilmektedir.
Bağırsak florasına zarar veren etkenlerden uzak durun
Gereksiz kullanılan antibiyotikler bağırsaklara önemli zararlar vermektedir. Antibiyotikler, bağırsak florasını doğrudan sıfırlamaktadır. Ağrı kesici, steroid, doğum kontrol hapları, uyku ilaçları, antidepresan ve antiasit içeren birçok ilacın bilinçsiz kullanımı da bağırsak florasını olumsuz etkiler. İşlenmiş şekerli ve karbonhidratlı gıdalarla birlikte yanlış beslenme alışkanlıkları da bağırsağa büyük zarar vermektedir. Son olarak da viral ve bakteriyel enfeksiyonlar ile kişinin yönetemediği fiziksel veya psikolojik baskılar bağırsak florası için uygun değildir.
Gaps diyeti için 9 önemli besin
Bu programa başlamak için mutlaka bu konuda uzman bir beslenme uzmanına danışılmalı ve sorunun kaynağına göre uygun bir tedavi planlaması yapılmalıdır. Sağlıklı bir bağırsağa sahip olmak için bu besinlerin tüketimine özen gösterilmesi gerekmektedir.
Kemik suyu
Ev yapımı yoğurt
Ev yapımı turşu
Hindistan cevizi yağı
Avokado
Tatlı patates
Balkabağı
Kırmızı pancar
Yazı: Uz. Dyt. Yeşim Temel Özcan
Sorun bağırsak sızıntısında
GAPS Diyeti adını Gut And Psychology Syndrome kelimelerinin baş harflerinden alıyor; Türkçe karşılığı ise Bağırsak ve Psikoloji Sendromu. Hasarlı bağırsak dokusundan sızan toksinler ile ağır metallerin hayati organların yanı sıra beyne de yaptığı olumsuz etkiler GAPS'a yol açıyor.
Diyetisyen Emre Uzun, GAPS Diyeti'nin bağırsak astarının iyileşmesinin, sağlıklı yaşam sürmenin temelini oluşturduğu ilkesinden yola çıktığını vurguluyor ve şöyle diyor: "Bu diyetle sızıntılı bağırsak duvarı iyileşiyor, böylece de sızıntı kesiliyor. Sızıntının kesilmesiyle beynin yanı sıra vücuttaki tüm doku ve organlar maruz kaldıkları toksik etkiden kurtuluyor, bu sayede de psikolojik ve fizyolojik semptomlar ortadan kalkıyor."
Gaps Diyeti'nin püf noktaları
Oldukça zorlayıcı görünen kural ve yöntemlere sahip olsa da yarattığı olumlu sonuçlar dolayısıyla GAPS Diyeti bu hastalıkların tedavisi için büyük önem taşıyor. Diyetisyen Emre Uzun, GAPS Diyeti'nin beş püf noktası bulunduğuna dikkat çekiyor:
Et suyu hazırlanırken, düdüklü tencerelerin besini yıkıma uğrattığı dikkate alınarak düşük ısıda, yavaş yavaş pişirme yöntemi tercih edilmelidir.
Karbonhidratların kesilmesiyle meydana gelen enerji açığı yüzünden oluşan halsizliklerin gidermek için, havuç ve soğandan zengin sebze çorbalarının tüketilmesi yararlı olur.
Doğal ve yeterince fermente olmuş peynir yenmelidir.
Taze gıda satın alınmalı ve evde hazırlanmalıdır.
Şeker bağımlısı çocukların şekere ihtiyacını azaltmak için evde yapılan fermente ürünleri tercih etmeleri özendirilmelidir.
Gaps Diyeti'nin olmazsa olmazları
Diyetisyen Emre Uzun, GAPS Diyeti'nde içilen suyun bile önemli olduğuna, klor içerdiği için musluk suyu değil filtrelenmiş su kullanılması gerektiğine dikkat çekiyor. Yüksek miktarda un, şeker, glüten, renklendirici ve koruyucu içerdikleri için hazır ve işlenmiş gıdalardan uzak durulmasını da tavsiye ediyor.
Diyetisyen Uzun Giriş Diyeti, Tam Diyet ve Tam Diyetten Çıkış olmak üzere üç bölümden oluşan GAPS Diyeti sırasında kullanılabilecek besin gruplarını ve dikkat edilmesi gereken noktaları ise şöyle sıralıyor.
Kırmızı ve beyaz etler: GAPS Diyeti'nde aminoasitlerin, besleyici yağların, vitamin ve minerallerin günlük alımı önemlidir. Bu yüzden diyette et ve balık gibi kaliteli protein kaynakları yer almalıdır. Ayrıca kuzu, dana-sığır, kümes hayvanı etlerinin yağları, bağışıklık sistemini güçlendirici, sinir sistemini koruyucu etkiye sahiptir. Bunları pişirirken sıvı yağlar ve tereyağı kullanılabilir. Soğuk sızma zeytinyağını ise çiğ olarak tüketmekte fayda vardır.
Tahıllar-baklagiller: Kuru fasulye, lima fasulyesi, mercimek ve bezelye haricindeki tüm baklagiller, GAPS hastaları için aşırı nişastalıdır ve uzak durulması gerekir. Keza soya fasulyesi, maş fasulyesi, nohut, fasulye filizi, bakla gibi nişastalı bakliyatın bu diyette yeri yoktur. Kuru fasulye, mercimek ve bezelyeyi 12 saat suda bekletmeli, bekletme suyundan iyice arındırdıktan pişirmelidir; ishal durumunda bu besinler tüketilmemelidir. Glüten içerikli tahıllar ve tahıl ürünleri kullanılmamalıdır.
Süt ve süt ürünleri: Süt ve süt ürünleri kullanımına başlamadan önce mutlaka duyarlılık testi yapılmalıdır. GAPS Diyeti uygulayan hastaların yapıları alerjiye açık hale geldiğinden yalnızca fermente edilmiş süt ürünleri kullanılabilir. Bağırsak sendromu söz konusu olduğu için laktozsuz süt tüketilmesi gerekir; yoğurt, ekşi krema ve doğal peynir gibi fermente süt ürünleri laktoz içermez. Öte yandan yoğurt ile kefirin evde yapılması, en az 24 saat fermente edilmesi ve dikkatli bir şekilde, adım adım tüketilmesi gerekir. Doğal ve yeterince fermente olma koşuluyla bütün peynirler GAPS Diyeti'ne uygundur. Peynir altı suyu daha az süt ürünü proteini içerir, genellikle iyi tolere edilir ve bağırsakta iyileşme sürecini başlatır.
Yumurta: Vitamin, mineral, temel aminoasit ve yağ asidi gibi GAPS hastalarının eksikliğini çektiği çok sayıda besin öğesini yumurta sağlar. Ayrıca iyi bir magnezyum ve çinko kaynağıdır, sinir sistemi için gerekli B12 vitamini bakımından da zengindir.
Meyve-sebzeler: Enginar, brokoli, kabak, patlıcan, ıspanak, karnabahar, lahana gibi nişastasız sebzelerin tüketimi uygundur. Dolayısıyla patates, yer elması, yabani havuç gibi nişastalı sebzelerin bu diyette yeri yoktur. Taze hazırlanmış meyve-sebze suları tüketilebilir. Bu arada diyet sırasında ishal meydana gelebileceğinden, ishal geçene kadar sebzeler kabuksuz, çekirdeksiz şekilde ve iyice haşlanarak tüketilmelidir. İshal sırasında meyve tüketimi uygun değildir. İshal hafiflemeye başladıkça meyveler haşlanarak, tamamen geçince de normal olarak tüketilebilir.
Kuruyemişler: Fındık, ceviz, badem, ay çekirdeği, kabak çekirdeği, kaju gibi yağlı tohumlar, kavrulmamış-tuzlanmamış olarak uygun porsiyonda tüketilebilir.
Tatlılar: Şeker, bağışıklık sistemini olumsuz etkilediği için bu diyette yer alamaz. Doğal ve olabildiğince az işlem görmüş bal tercih edilebilir.
GAPS Diyeti tarifleri (Örnek menü)
Diyetisyen Emre Uzun psikolojik ve fizyolojik sorunlar sona erdiği zaman tam geçiş diyetine geçilebildiğini vurgulayarak örnek bir GAPS Diyeti menüsü de veriyor: "Güne, içerisine limon sıkılmış su veya taze sıkılmış havuç suyu ile başlanabilir. Herhangi bir meyvenin veya sebzenin suyu tüketilebilirse de tedavi edici özelliği yüksek olan havuç, pancar, kereviz, lahana gibi sebzeler özellikle önerilir.
Kahvaltı: Tercihe göre pişirilmiş yumurta (omlet tercih edilecekse sızma zeytinyağı ile yapılmalı), söğüş sebze (domates, salatalık, soğan), limonlu zencefil çayı ve kabuklu yemiş unuyla yapılmış ekmek.
Ara öğün: 1 su bardağı kefir.
Öğle yemeği: Kıymalı ıspanak, 1 kase yoğurt
Ara öğün: 1 su bardağı sebze suyu.
Akşam yemeği: Izgara et, haşlanmış brokoli, avokado (sızma zeytinyağı, taze sıkılmış limon suyu), 1 su bardağı kemik suyu.
Ara öğün: 1 su bardağı laktozsuz süt
Yazı: Diyetisyen Emre Uzun
487b4c5d5b764f619af40e43e644b94f
Cilt lekelerini azaltan maydanozun faydaları
İçinde A, C, E ve K vitaminleri bulunan maydanoz demir, potasyum, magnezyum, kalsiyum, kükürt ve fosfor içeriyor.
- Grip ve nezleye iyi gelir.
- Cilde canlılık verir ve cilt lekelerini azaltır.
- Kansere karşı etkili bir koruyucudur.
- Böbrek taşlarını düşürmeye yardımcı olur.
- Halsizliği giderir.
- Yüksek tansiyonu düşürür.
- İdrar sökücü ve terletici özelliği vardır.
- Karaciğer hastalıkları ile romatizma, selülit ve egzamaya iyi gelir.
- Vücuda ve göze kuvvet verir.
- Diş etlerini güçlendirir.
2dd5e5aa792a4ac9ab88f0eb0499fb94
20 Aralık 2019 Cuma
Şampuan içerisine doğum kontrol hapı atmak saçları uzatır mı?
Saç uzaması için doğum kontrol hapının un haline getirilip şampuan içine karıştırıldığını çok sık duyar olduk. Peki birçok kadının işe yaradığını söylemesiyle beraber gitgide yaygınlaşan bu formülün tehlikeli olduğunu biliyor muydunuz? Bunun yerine saç uzatan doğal yöntemlere başvurun. İşte Dr. Sinan Akkurt'tan saç uzatan doğal yöntemler…
PembeNar Özel Doğum kontrol hapı hormon hapıdır ve bilinen yan etkileri vardır. Saça uygulanması durumunda da saç diplerinden cilde geçecek, dolayısıyla etkilerini kişiye de geçirecektir.
Hormon rahatsızlığınız varsa...
Özellikle gebeler, gebe kalmak isteyenler başta olmak üzere hormon rahatsızlıkları bulunanlar ve başka ilaç kullananlar için sakıncalı olabilir. Bunun yerine saçınızın daha hızlı ve sağlıklı uzamasını sağlamak için doğal çözümlerden destek alabilirsiniz.
2-3 defa uygulayın
Örneğin argan yağı, buğday yağı ve ısırgan yağını karıştırarak haftada 2-3 defa saçlarınıza uygulayın ve 20 dakika kadar bekledikten sonra durulayın.
Saçlarınızı içeriden de besleyin
Saçı dıştan beslemekten daha önemlisi içten beslemektir. Bağışıklık sisteminizin zayıflaması saçlarınızın da zayıflaması, dolayısıyla daha fazla dökülmesi ve daha yavaş uzaması anlamına gelir. Bu nedenle bağışıklık sistemini güçlendirici bir program uygulayın. Bunun için dengeli beslenme, düzenli uyku, hareketli bir yaşam şekli önemlidir.
B vitamini çok önemli
Baklagiller, saçı kuvvetlendiren ve besleyen B5 vitamini kaynağıdır. Fasulye, bakla, nohut, soya, mercimek, bezelye gibi baklagillerden yiyerek B5 vitamini ihtiyacımızı sağlayabiliriz.
100 gram Antep fıstığı günlük B6 vitamin ihtiyacının yüzde 85'ini karşılar. Toz acı biber, sarımsak, ciğer, ay çekirdeği ve susam da yeni hücre üretiminde önemli bir rolü olan B6 vitamini kaynağıdır.
Masaj yaparak yayın
Argan yağı, yıpranmış ve donuklaşmış saçlarda parlaklık sağlar, saç kırıklarının oluşmasını önler ve saçları besler. Saçınıza kafa deriniz ıslanacağı kadar argan yağı uygulayın. Kafa derinize yavaş hareketlerle masaj yapın. Saçınızı ılık bir havluyla örtün ve 30 dakika kadar bekleyin. Daha sonra saçınızı yıkayın.
Bırakın kendi kendine kurusun
Banyo sonrası saçlarınızı kendi halinde kurumaya bırakın. Fönden yayılan ısı saçlarınızı büyük ölçüde kırar ve yıpratır.
2045 yılında diyabet hasta sayısı 629 milyona ulaşacak!
Dünyada giderek artan ve tüm organları etkileyen diyabet yani şeker hastalığı, körlüğe kadar gidebilen göz problemlerini beraberinde getiriyor. Uluslararası Diyabet Federasyonu'nun (IDF) açıkladığı verilere göre dünyada her 10 yetişkinden biri diyabet hastalığına sahip. 2045 yılında ise diyabetli hasta sayısının 629 milyona ulaşacağı ön görülüyor.
14 Kasım Dünya Diyabet Günü dolayısıyla Beslenme ve Diyetetik bölümü öğretim üyesi Gökçen Garipoğlu, tüketilmesi gereken gıdalar hakkında önemli bilgiler paylaştı.
Sofra şekeri ile yapılan yiyeceklerin diyabetlilerden uzak durması gereken gıdaların başında geldiğini ifade eden Gökçen Garipoğlu, "Bununla birlikte sadece sofra şekeri değil, früktoz şurubu, agave şurubu veya bal ile tatlandırılmış gıdalara da dikkat edilmelidir. Bu ürünler doğal tatlandırıcı olarak görülse de kan şekerini yükseltebilmektedir. Ancak bu da karbonhidrat içeren hiç bir gıda tüketilmemelidir şeklinde algılanmamalıdır.Çünkü; bazı gıdalarda karbonhidratlarla birlikte gıdada bulunan diyet lifi, yağ, protein gibi diğer bileşenler de kan şekerinin kontrolüne yardımcı olur. Örneğin tam tahıllar ve kurubaklagiller hem diyet lifi hem de protein içerir, benzer şekilde meyveler de diyet lifi içerdiğinden güvenlidir. Tabi ki unutulmaması gerekense güvenli de olsa her gıdanın belli ölçülerde tüketilmesi gerektiğidir" ifadelerini kullandı.
Gıdaların ölçülerine dikkat etmeliyiz
Her meyvenin ölçüsüne uygun olarak tüketilmesi gerektiğini söyleyen Garipoğlu, "Ancak, fruktoz içeriği yüksek olan armut, muz, kavun, karpuz gibi meyveler ve kurutulmuş meyveler tüketilirken ölçüye daha çok dikkat edilmelidir." dedi. Diyabet hastalarının kuru baklagiller de tüketebileceğini söyleyen Garipoğlu, "Kuru baklagillerin içerisinde yüksek oranda diyet lifi ve protein vardır. Kan şekerini dengeler ve tok tutar. Ancak yine hatırlatalım, kuru baklagiller için de ölçü vardır. Esasen birçok gıda tüketilebilir, önemli olan ölçüsüdür" uyarısında bulundu.
Fazla kilolar diyabet nedeni
Diyabetlilerin damarlar sağlığına dikkat etmeleri gerektiğinin altını çizen Garipoğlu, "Yağ ve tuz alımları yüksek olmamalıdır. Ayrıca diyabetlilerin antiokasidan vitaminlere ihtiyacı artar, bu nedenle de taze ve uygun yöntemlerle pişirilmiş besinleri tercih etmeleri daha doğru olacaktır. Gıdalarda bulunan şeker ve proteinlerin, pişirme sırasında oluşturduğu bazı bileşikler (AGE) diyabetin ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkabilecek komplikasyonları artırabilir. Her ne kadar bu maddeler evde pişirmede de oluşsa da sulu pişirme yöntemleriyle azaltmak mümkündür. Kuru ısı kullanılan gıdalarda yada fırıncılık ürünlerinde (kek, kraker vb.), tüketime hazır paketli gıdalarda bu maddeler daha fazla bulunur. Bu nedenle de seyrek tüketilmesinde fayda vardır" açıklamasında bulundu.
Tip 2 diyabet için vücut ağırlığı kontrolünün en önemli faktör olduğunu söyleyen Gökçen Garipoğlu, "Obezite diyabet riskini artırır. Özellikle ailede diyabetli varsa normal ağırlık korunmalı, obezite veya hafif şişmalık varsa da ağırlık kaybı sağlanmalıdır. Egzersiz de diğer önemli faktördür. Kaslar çalıştıkça kandaki şeker etkin bir şekilde kullanılır ve tabi ağırlık kontrolü de sağlar. Tip 1 diyabet için ne yazıkki riski azaltan durumlardan bahsetmek mümkün değildir" diyerek sözlerini tamamladı.
19 Aralık 2019 Perşembe
Zihinsel detoks nasıl yapılır?
Yaz mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte vücudumuzdaki zararlı maddeleri nasıl detoksla atıyorsak, zihindetoksuyla da beynimizi tertemiz ve zinde bir hale getirebiliriz. Peki, zihinsel detoks nasıl yapılır?
İlkbahar mevsimi, yaz mevsiminin habercisidir ve değişime ortak olduğumuz dönemin başlangıcıdır. Bu değişime ilk olarak fazla kilolardan arınmak ve daha zayıf olabilmek için birçok yöntemi araştırarak başlıyoruz. Ancak bu detoks yöntemi tek başına yeterli olmayabiliyor. Önceliğimiz her zaman ruh sağlığımız olmalı. Zihin detoksuyla beynimizi tertemiz ve taptaze bir hale getirebiliriz. Bakış açımız değiştiğinde bir olayın olumsuz etkilerini olumluya çevirmemiz mümkün oluyor. Peki hepimizin zihinizde var olan bu olumsuz düşünceleri nasıl kontrol altına alacağız?
Her durumu kabullenin
Hayatımızda yaşadığımız ayrılıklar, hastalıklar ve ölümler bizi derinden yaralayabilir. Çok acı çeksek de, bu yas sürecinin bitmesi ve ardından bu durumu kabullenmemiz hayatımıza iyi bir ruh sağlığıyla devam edebilmemiz açısından çok önemli.
Affedin
Kim geçmişiyle yaşamak ister ki? Kabullenmekten sonra sırada affetmek var. Geçmişte sizi üzen birçok insan olabilir, onları mutlaka affedin. Sizi kötü hissettirecek fotoğraf ve eşyalar varsa bunlardan kurtulmanın yolunu bulun. Geçmişinizle barıştığınızda uzun süredir farkında olmadığınız ruhsal yükleriniz hafifleyecektir.
Olumsuz kelimeleri hayatınızdan çıkarın
Olumsuz bir düşünceye kapıldığınız anda bunun farkına varın. Özelikle de seçtiğiniz olumsuz kelimelere dikkat edin ve onları sözlüğünüzden çıkarın. Hayatınızda her şeyin kötüye gittiği gibi genellemeler yapmaktan kaçının.
Değişimi başlatın
Değişime küçük bir adım bile hayatınızı değiştirecektir. Evinizde duran ve iyi enerji almadığınız eşyaları vermekle işe başlayın. Her gün defalarca baktığınız telefon ve bilgisayar ekranlarınız için sizi motive eden güzel görseller seçin.
Sevdiğiniz renkler ile bu değişimi başlatın
Renklerin gücü hayatınızda büyük etki yaratacaktır. Giysilerinizde, ev dekorasyonunuzda hatta saçınızda bu renkleri bol bol kullanarak hayatınıza pozitif etkiler katabilirsiniz.
Felaket senaryoları yazmayın
Sürekli felekat senaryoları yazmak belki de zihnimize ve kendimize yaptığımız en büyük kötülüklerden biri. Olabilecek en kötü ihtimalleri düşünerek ne elde edebilirsiniz ki? Geçmişte sizi böyle düşündüren ancak gerçekleşmeyen ya da gerçekleşse bile üstesinden gelebildiğiniz olaylara odaklanın ve kötü ihtimal senaryolarının etkisini hayatınızdan çıkarın.
Kendinizi suçlamaktan vazgeçin
Hepimiz hata yapıyor, eksiklikler sergiliyoruz, ancak bu her olayda kendimizi suçlamamızı gerektirmiyor. Bu hataların ya da eksikliklerin farkına varıp bu zayıf yönlerinizi güçlendirmek, olumsuzluklardan olumlu sonuçlar almanızı sağlayacak.
Olumlu yönlerinizi keşfedin
Olumsuz yönlerinizi görmekten vazgeçin ve olumlu yönlerinizle gurur duymaya başlayın. Başarılarınızı dış sebeplere bağlamayın. Siz kendinize değer vermezseniz başkalarından bunu yapmalarını bekleyemezsiniz.
İyi ya da kötü düşüncelerden uzak durun
Hiçbir şey tamamen iyi ya da kötü olarak değerlendirilemez. Hayatta daima siyah ve beyaz arasında da tonlar bulunur. Hem kendinizi hem diğerlerini hem de olayları bu yaklaşımla değerlendirirseniz kabullenme kısmını büyük oranda başarmış olacak, ilişkilerinizde büyük bir avantaj kazanacaksınz.
Son olarak hayalleriniz ve hedeflerinizi belirleyin
Eğer bir hedefiniz ve hayalinz yoksa kendinizi çukurda hissedebilirsiniz. Ancak her insanın bir hedefi ve hayali vardır, bunun farkında değildir. Hayal kurmaktan çekinmeyin, hedefler belirleyin ve bunları zihninizde görselleştirin. Beynin çalışma yöntemi inandıklarınızı gerçeğe dönüştürmek üzere programlanmıştır. Diğer bir deyişle siz mutlu mutlu hayal kurdukça aslında bir bakıma bunları hayatınıza çekmiş de olacaksınız.
Yeşil çayın faydaları nelerdir, neye iyi gelir? Yeşil çay nasıl demlenir, en doğru nasıl kullanılır?

Yeşil çayın faydaları artık herkes tarafından biliniyor. Ancak yeşil çayın faydaları hakkında detaylaı bilgiye sahip olan çok az insan bulunmakta… Sudan sonra faydalı olarak bilinen dünyanın en çok tüketilen içeceği olan yeşil çayın faydalarını duyduktan sonra evinizden eksik etmek istemeyeceksiniz. Gezegendeki en sağlıklıiçecek olarak bilinen yeşil çayın faydaları ve zararlarını merak ediyorsanız ve yeşil çay günde kaç bardak içilmeli sorusunun cevaplarını arıyorsanız tam olarak doğru yerdesiniz.
İşte yeşil çayın faydaları
Aşağıda yeşil çayın sağlığımıza olan faydaları listelenmiştir. Yeşil çay geleneksel Çin ve Hint tıbbında yaraları iyileştirmek, sindirime yardımcı olmak, kalp ve akıl sağlığını geliştirmek ve vücut ısısını düzenlemek için kullanılmıştır.
Yakın zamandaki çalışmalar yeşil çayın potansiyel olarak kilo kaybından karaciğer bozukluklarına, tip 2 diyabet ve Alzheimer hastalığına kadar her konuda olumlu etkileri olduğunu ortaya çıkarmışlardır.
Yeşil çay kanseri önler
Ulusal Kanser Enstitüsü'ne göre, çaydaki polifenollerin, laboratuar ve hayvan çalışmalarında tümör büyümesini azalttığı ve ultraviyole UVB radyasyonunun neden olduğu hasara karşı koruyabileceği ortaya çıkmıştır.
Yeşil çay tüketiminin yüksek olduğu ülkelerde, kanser oranları daha düşük olmakla birlikte, bu belirli popülasyonlarda veya diğer yaşam tarzı faktörlerinde kanseri önleyen yeşil çay olup olmadığından emin olmak mümkün değildir.
Bazı çalışmalar ayrıca yeşil çayın aşağıdaki kanser türlerine olumlu etkilerini göstermiştir:
Meme
Mesane
Yumurtalık
Kolorektal (bağırsak)
Akciğer
Prostat
Cilt
Mide
Araştırmacılar, yeşil çayın kanser üzerindeki olumlu etkilerinin içerisinde yer alan yüksek polifenol seviyesinin olduğuna inanıyorlar. Bununla birlikte çayın kanserli hücrelerle etkileşime giren kesin bir mekanizma olduğu da bilinmiyor.
Yapılan araştırmalar sonucunda varılan sonuçlar doğrultusunda günde 2 veya 3 bardak yeşil çayın vücuttaki antioksidan seviyesini arttırarak kanseri önleyebileceğini ortaya çıkarmışlardır.
Yeşil çay sadece kısa vadede beyin fonksiyonlarını iyileştirmekle kalmaz, aynı zamanda beyninizi yaşlılıkta da koruyabilir.
Parkinson ve Alzheimer hastalığını önler
Alzheimer hastalığı, insanlarda en sık görülen nörolojik hastalıklardan biridir. Parkinson hastalığı en sık görülen ikinci nörolojik hastalıktır. parkinson hastalığı beyindeki dopamin üreten nöronların ölümüne neden olan bir hastalık çeşididir.
Yapılan araştırmalarda, yeşil çayda bulunan bileşenlerin, nöronlar üzerinde çeşitli koruyucu etkilere sahip olabileceğini ve potansiyel olarak Alzheimer ve Parkinson riskini azaltabileceğini göstermektedir.
Yeşil çaydaki biyoaktif bileşikler beyinde çeşitli koruyucu etkilere sahip olabilir. En yaygın iki nörolojik hastalık olan Alzheimer ve Parkinson riskini azaltabilirler.
Tip 2 diyabet için yeşil çay
Yeşil çay ve diyabet arasındaki ilişki ile ilgili çalışmalar tutarsızdır. Bazıları çay içmeyenlere göre yeşil çay içenlere yönelik tip 2 diyabet geliştirme riskinin daha düşük olduğunu göstermektedir, diğer çalışmalar ise yeşil çay tüketimi ve diyabet arasında hiçbir ilişki bulunmamıştır.
Kalp Sağlığını korur
Harvard Tıp Okulu tarafından hazırlanan bir raporda yeşil çayın kalbi nasıl koruduğu ve hastalığı nasıl önlediği açıklanmıştır. Yapılan açıklamalarda Yeşil çayın, kalp hastalığına doğrudan katkıda bulunan kötü kolesterol seviyelerini düşürebileceğini söylüyorlar. Ancak yapılan çalışmaların çoğunda yeşil çay kapsülü kullanılmıştır.
Yapılan çalışmalar sonucunda yeşil çayın önemli ölçüde kandaki antioksidan seviyesini arttırdığı ortaya çıkmıştır. Yeşil çayın bu özelliğe sahip olması da kalp krizi riskini de önemli ölçüde azaltmasından kaynaklanmaktadır.
Yeşil çay içenlerin % 31'inde daha düşük kardiyovasküler hastalık riskine sahip oldukları ortaya çıkmıştır.
Kan Basıncını Düzenler
Yeşil çayın uzun süreli kullanımı kan basıncı seviyelerini iyileştirmeye yardımcı olur. yapılan araştırmalar sonucunda kan basıncını düzenlemek için günde 3 bardak yeşil çay içilmesi gerektiğini ortaya çıkarmıştır.
Kilo Kaybını Teşvik Ediyor
Yeşil çayda bulunan antioksidanlar metabolizmayı hızlandırarak kilo kaybına yardımcı olurlar. Aynı zamanda yeşil çay yağ hücrelerini harekete geçirerek yağ yakımına da yardımcı olmaktadır.
[[HD_ 2551419]]
Kilo Kaybını Teşvik Ediyor
Yeşil çay da egzersiz sırasında yağ yakımını artırabilir.
Antioksidan metabolizmayı hızlandırır, sonuçta kilo kaybına yardımcı olur. Çay ayrıca yağ hücrelerinden yağların harekete geçirilmesine yardımcı olabilir. Yeşil çaydaki aktif bileşikler bazı yağ yakma hormonlarının etkilerini artırır.
Bağışıklığı Artırır
Yeşil çaydaki bileşenler bağışıklık fonksiyonunuzu güçlendirmede önemli bir rol oynar. Yeşil çay oksitleyicilere ve radikallere karşı korur, böylece bağışıklığı arttırır.
Yeşil çaydaki EGCG, düzenleyici T hücrelerinin sayısını artırma yeteneğine sahiptir. Ve bu durum bağışıklık fonksiyonunu iyileştirmeye ve otoimmün hastalıkların baskılanmasına yardımcı olur.
Sindirim Sağlığını Teşvik Ediyor
Yeşil çaydaki antioksidanlar sindirim sağlığını artırabilir. Yeşil çayda bulunan yararlı bileşenler sindirim enzimlerinin aktivitesini hızlandırır. Bu durum sonucunda sindirim sistemi hızlanır ve kabızlık sorunu ile karşı karşıya kalınmaz.
Yeşil Çay Çeşitleri Nelerdir?
Aşağıdakiler de popüler seçenekler olan yeşil çay çeşitlerini öğrenebilirsiniz.
Yasemin yeşili çayı
Fas nane yeşili çayı
Genmaicha yeşil çay
Dragonwell yeşil çay
Houjicha yeşil çay
Kukicha yeşil çay
Sencha yeşil çay
Gyokuro yeşil çay
Matcha yeşil çay
Bi luo chun yeşil çay
Yeşil çay nasıl demlenir?
Yeşil çay nasıl demlenir sorusunun cevabı oldukça basittir. Yeşil çayı evinizde demleyerek her gün tüketebilirsiniz. Ancak ilk olarak yeşil çay nasıl demlenir sorusunun cevabını bilmeniz gerekir. İşte yeşil çay nasıl demlenir sorusunun cevabı…
Yeşil çay yapraklarını alın ve bir çay süzgecine yerleştirin. Şimdi süzgeci boş bir kaba yerleştirin. Çay yapraklarının üzerine sıcak su dökün. Çay yaprağı yaklaşık 2 ila 3 dakika kadar bekletin. Serinlemesine izin verin ve ardından mükemmel bir fincan yeşil çayın tadını çıkarın.
Yeşil çaylı dondurma da hazırlayabilirsiniz. 1 fincan krema, 1/4 fincan şekerli yoğunlaştırılmış süt ve 4 adet 1 çay kaşığı yeşil çay tozu gerekir. Sadece yeşil çay tozunu 3 yemek kaşığı sıcak suyla karıştırın ve soğumaya bırakın. Kremayı sertleşene kadar çırpın. Yeşil çay karışımını 1/4 fincan tatlı krema ile karıştırın. Bu karışıma yeşil çay ekleyin ve iyice karıştırın. Bir kaba koyup dondurucuya atabilirsiniz.
Yeşil çayı kullanmak oldukça basittir. En kolay yolu çayını içmektir.
Yeşil çayın zararları
Doz aşımı belirtileri
günde 4 ile 6 bardak arasında yeşil çay içmek baş ağrısı, sinirlilik, uyku sorunları, düzensiz kalp atışı, baş dönmesi ve kasılmalara neden olur.
Hamilelik ve Emzirme Sırasında Sorun
hamilelik ve emzirme döneminde günde 2 bardak yeşil çay içmek bebeğin tehlikeye düşmesine neden olabilir. bu nedenlerden dolayı hamileyken yeşil çay tüketmek için doktora danışılması gerekmektedir.
Kanama bozuklukları
Yeşil çayda bulunan kafein kanamayı artırabilir. Bu nedenle, bir kanama bozukluğu varsa yeşil çay tüketmeyin.
Göz sorunları
Yeşil çay içmek gözde basınç yaratabilir. Herhangi bir göz rahatsızlığınız varsa yeşil çay içmekten kaçının.
Karaciğer hastalığı
Yeşil çay ekstreleri, birçok karaciğer hasarı vakasına bağlanmıştır. Karaciğer sorunlarınız varsa, kullanmaktan kaçının.
6351c51be26d4ac9880dc98f527d53dcBöbrek taşından korunmanın 7 yolu
Özellikle de gece saatlerinde şiddetli sancılarla uykudan uyandıran, yaşamı kabusa çeviren bir sorun; böbrek taşı. Halk arasında 'idrar yollarından kum dökme' olarak bilinen bu hastalık erkeklerde kadınlara göre iki üç kat daha fazla görülüyor. Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Hakan Özveri, böbrek taşından korunmanın 7 etkili yolunu anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Hakan Özveri, böbrek taşının en çok yetersiz sıvı alımından kaynaklandığını belirterek "Bununla birlikte, son yıllarda sağlıksız beslenme, aşırı tuz tüketimi ve yüksek proteinli diyetler yapılması da idrardaki mineral yoğunluğunun, böbreğin eritebileceğinden fazla miktarda olmasına ve böbrek taşları oluşumuna neden oluyor" diyor.Taşa bağlı bir idrar yolu tıkanıklığının, böbreklerde hızla ilerleyen bir enfeksiyona zemin hazırlayabildiğini, hastalarda ateş, üşüme ve titremenin de görülebildiğini belirten Doç. Dr. Hakan Özveri, böbrek taşı tedavi edilmediği takdirde ileride böbrek kaybına bile yol açabildiğini söylüyor. Doç. Dr. Hakan Özveri, böbrek taşından korunmanın 7 etkili yolunu anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Bol su için
Özellikle havaların soğumasıyla yaz aylarının aksine su tüketimi azalıyor, birçok kişi su içmek için adeta susamayı bekliyor. Oysa yetersiz su ve sıvı tüketimi böbrek taşı sorununa yol açan temel etkenlerin başında geliyor. Bu nedenle her gün mutlaka yeterli miktarda su içmeye özen gösterin, günde 2,5 litre su için.
Egzersiz yapın
Hareketsizlik sağlığın en büyük düşmanlarından biri olduğu gibi böbrek taşı oluşumuna da zemin hazırlayabiliyor. Bu nedenle düzenli yürüyüş ve egzersiz yapmaya dikkat edin. Haftada en az üç gün 45 dakikadan az olmamak üzere tempolu yürüyüş yapmayı alışkanlık haline getirin.
Aşırı tuz tüketiminden kaçının
Dünya Sağlık Örgütü günlük tuz tüketiminin 5 gramdan fazla olmaması (1 çay kaşığı) konusunda uyarıyor. Tuz tüketiminizi kısıtlayın. Aşırı tuz tüketimi birçok hastalığa zemin hazırladığı gibi böbrek taşının da kolayca oluşmasına neden oluyor. Hazır gıdalar da yüksek tuz içerdiğinden dolayı fast-food tarzı beslenmeden ve ambalajlı hazır gıdalardan uzak durun.
İdeal kilonuza ulaşın
Yapılan çalışmalar ideal kilosuna göre kilo fazlalığı olanlarda, obezite tanısı alanlarda böbrek taşı oluşum sıklığının arttığını gösteriyor. Vücutta oluşan fazla yağ taş oluşumunda etkili hormonal ve mineral mekanizmaların bozulmasına ve taş oluşumuna neden oluyor. Bu nedenle vücut kitle endeksinizi yaşınıza ve cinsiyetinize göre ideal tutmaya özen gösterin.
Hayvansal proteinleri ölçülü tüketin
Özellikle hayvansal proteinleri ölçülü tüketin çünkü hayvansal proteinlerden zengin beslenme taş oluşumu açısından risk içeriyor. Taş oluşumu sırasında hayvansal proteinlerin taşın çekirdeğini oluşturması ve bu ana çekirdeğin üzerine kalsiyum gibi taşlaşan kristallerin çökmesi taş oluşumunu hızlandırıyor ve kolaylaştırıyor. Bu nedenle kilogram başına 1 gr. olacak şekilde 24 saatte tüketilecek hayvansal proteinin hesaplanarak tüketilmesi (örn: 70 kg. bir insan için 70 gr) böbrek taşı oluşum riskini önemli ölçüde azaltıyor. Salam, sucuk, sosis gibi işlenmiş etler de sağlığa zararlarının yanı sıra, ciddi miktarda tuz içerdiğinden böbrek taşının oluşmasında da önemli rol oynuyor.
Genetik inceleme yaptırın
Sık tekrarlayan taş hastalığı olanların, gerekirse ileri görüntüleme yöntemleri ile olası anatomik ve fonksiyonel bozuklukların tespit edilerek tedavi edilmesi ve risk faktörlerinin azaltılması gerekiyor. Düzenli kontroller ile saptanan taşların takibi ve büyümesini engelleyici, koruyucu tedbirlerin planlanması şart. Ailenizde böbrek taşı hastalığı öyküsü varsa genetik inceleme yaptırmayı ihmal etmeyin.
Her gün limon tüketin
Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Hakan Özveri "Limon suyu içerdiği sitrat nedeni ile taş oluşumunda engelleyici ve koruyucu bir rol oynuyor. Sitrat özellikle kalsiyum okzalat taşlarının oluşumunu engelliyor. Özellikle sabah saatinde başlamak üzere günlük tüketilmesi planlanan suyun içerisine 1-1.5 limonun kesilerek konulması taş oluşumunun azaltılmasında büyük fayda sağlıyor" diyor